Gibi 3. Sezon 10. Bölüm İncelemesi: Birinci Kabak

Gibi dizisinin Birinci Kabak isimli 3. sezon 10. bölümü Exxen‘de yayımlandı. Böylece sezonun sonuna gelmiş olduk. Dahası en başından itibaren yazdığım sezon incelemelerinin de sonuncusu oluyor. İncelemeye yorumlarda sizlerle devam etmek için çok ayrıntıya girilmeyecek olsa da spoiler içermektedir.

Bir adet olduğu üzere her sezonun son bölümünde eski devirlerde geçen bir hikaye konu ediliyor. İlkinde avcı-toplayıcı zamanlarda geçen ve bir at ile ilk teması konu alan Atın Buluşu, ikincisinde Roma döneminde geçen çalkantılı ortamı anlatan Vita Brevis, bu sezonda ise 1700’lerin Fransa’sında bir halk gününde kraliçeye isteklerini söylemek ve ona bir hediye vermek için çıkılan yolculuğu anlatan Birinci Kabak bölümünü izlemekteyiz.

Üçlümüzün kraliçeye arzuhalde bulunmak için yola çıkan köylüler olduğunu söylemiştim. Lakin İlkkan’ın bundan iler giderek kendisini bir asilzade imiş gibi giydiğini görüyoruz. Onu tüm o şehvetinin yanında Yılmaz ve Ersoy daha kendileri gibiler. Nihayetinde panayırın bulunduğu yere gelirler, lakin çadırlar içinde kaybolurlar. Bizler bu sergüzeşt içinde bir nevi dönemin Fransa’sının panoramasını izler gibiyiz.

Bir çadırda dinlenmek için ilk defa gördükleri koltuklara otururlar. Lakin o sırada yaramaz bir velet gelerek orada bulunan yemek masasında yiyeceklere savurmakta, yere fırlatmaktadır. Elbette bu şımarıklık karşısında Yılmaz oralı olarak çocuğu derdest eder ve haddini bildirir. Fakat bilmedikleri şey o çocuğun kral olduğudur. Çocuğun askere ihbarı neticesinde yakalanıp hapsedilirler.

Onları oradan kurtaran kraliçenin en başından beri ona hediye etmek için yanlarından taşıdıkları bir kabak olur. Kraliçe merakından onları oradan çıkartır. Dahası anlatırlar: Kraliçeye en kıymetli eşyalarını yani bir tarım mahsulünü hediye etmek istemişlerdir; bu kabak ise köylülerin her yıl yaptığı en güzel mahsul yarışmasının galibi olan kabaktır, birinci gelen kabaktır. Dahası bizimkiler hediye etmek için onu çalmış ve getirmiştir. Kraliçe çok beğenir ve onu bizim 3. bölümde gördüğümüz büfeye koyar.

Bu bölüm nedense şu ana kadarki en sevdiğim kapanış bölümü oldu. Hususi olarak paşanın onları zenneye benzetmesi ve Yılmaz’ın tepkisi en çok hoşuma giden kısımdı. İyisiyle kötüsüyle güzel bir sezonu geride bıraktık. Burada her bölüm için bir şeyler karalamak benim için güzel bir macera idi.

Tabii benim değil, sizin ne düşündüğünüzdür mühim olan. Bölümü nasıl buldunuz, bölüm içindeki ihtilale kaşı göndermelerden keyif aldınız mı veya en sevdiğiniz sahne hangisiydi? Gelecek sezon hakkında bu sezona bakarak neler umuyorsunuz? Lütfen fikirlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında benimle paylaşmaktan geri durmayınız. Yorumlar kısmında bölüm hakkında tartışalım.

Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza, hususi olarak forumdaki Gibi 3. Sezon En İyi Bölümleri Seçiyoruz serlevhalı anketin olduğu başlığa alanına mutlaka göz atın.