Bu yazıda Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat‘in başrolünde buluştuğu Netflix Türkiye’nin yeni filmi İstanbul için Son Çağrı film incelemesi veya eleştirisi ile karşınızdayım.
🎬 İstanbul için Son Çağrı

İstanbul İçin Son Çağrı filmi New York havaalanındaki bagaj bandında Mehmet ve Seren’in karşılaşmasıyla başlar. Dahası Seren’in bavulu bir başkasıyla karışınca ona yardım etmeğe karar veren Mehmet ile bavuldaki numaradan bir mağazaya ulaşırlar. Bu sırada buraları da görün dercesine New York turuna başlarız. Fakat anlayamadığım bir şekilde adam bir oteldedir ama iş yerinin de bulunduğu şehirde otelde kalıyor ve bir de kiraladığı odaya bir gün sonra gelecektir. Yardımsever insan Mehmet ise her ihtimale karşın Seren’i yalnız bırakmamak için kendisi de bir oda tutar.
Sonrasında otelin barında bir araya gelen ve şehrin gece hayatında buraya yazmaya haya edeceğim ve nasılsa Netflix’teyiz diye daha da arsız olabiliriz dedikleri sahnelerden sonra sabah aynı yatakta uyanırlar. Lakin o sırada bavul gelmiş, oyun bitmiştir ve bizler olayın gerçeğini öğrenmeğe başlarız.
Meğer Mehmet ile Seren esasında evlilermiş. Fikir ayrılıkları sebebiyle boşanmağa ramak kaldığı bir anda terapistlerinin tavsiyesi üzerine Seren’in New York’taki iş görüşmesine denk gelecek bir oyun oynamağa karar vermişler; sanki birbirilerini hiç tanımıyormuş ve tesadüfen karşılaşmışlar gibi yapacaklardır. Ancak bu oyun Mehmet’e karşın Seren’in fikrini pek değiştirmemiştir.

Film malum olduğu üzere büyük bir klişe ile başlayıp ilerliyor ve yerli televizyon dizilerden alışılan aldatma hadisesi ile devam ediyor; çünkü ilkin ikisini de farklı kimselerle evli zannediyorduk. Lakin birbirileriyle evli olduğunu öğrenip hikayelerini seyretmeğe başladığımızda o zamana kadar seyredilen filmin yarısı başka şekilde düşünülmeğe zorlanılıyor ve iş daha da kötü manada basitleşiyor. Geri yanında yeni bir şey sunmuyor.
Aktör ve aktrisin performansının öyle pek bir şey sunduğunu düşünmüyorum. Hatta önceden hatırımızda kalandan daha kötü ve Beren Saat’in yine, yozlaşmış olan Batı için normal ama bizim için hala arsızlık olan sahneleri rezil olmasının yanında her türlü zevki vermekten uzak.
Sonuç olarak bizi dünyaya rezil etmesi harici bir tarafını göremediğim, zaman öldürmek için değil de meraktan izlenilecek bir yapım. Bu defa mahvedecek potansiyeli bile olmayan Netflix’in kötü işlerinden biri sadece. İstanbul için Son Çağrı filmine vereceğim puan on üzerinden dört civarı olur.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Filmi seyrettiniz mi veya izlemeği düşüyor musunuz? Öldürecek vakte değer bir film mi sizce? Lütfen fikirlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında yazmaktan geri durmayın.
Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza mutlaka göz atın.
Tek kelimeyle berbat bir film… Havaalanında bavul klişesiyle başladığı anda “aman tanrım” dedim, aynı anda sanki ağzından kerpetenle laf alınıyormuş, yönetmen konuş diye zorluyormuş gibi konuşan ve yapmacık, kasıntı rol kesme halleriyle Beren Saat kabusu başladı. Kıvanç Tatlıtuğ oyunculuğu bakımından gözüme batmadı, zira filmde o kadar boş, içi doldurulmamış bir karakter ki zorlanmamış olmalı. Film New York’da geçiyor ama doğru düzgün bir New York manzarası bile yok bence. Serin’in cep telefonunda çiftin resmini görünce de tıpkı filmin başında olduğu gibi bir “eyvah” çektim, dedim ki şimdi bunlar bunu hafıza kaybına falan başlayacaklar, işte Mehmet hafızasını kaybetmiş Serin ona anılarını tekrar yaşatarak… Öyle çıkmadı ama çıkan mevzu da o kadar saçmaydı ki, insan doğasına aykırı. Ayrıca Serin karakterinin gece kulübünde girdiği yarışma öyle iğrenç öyle irite ediciydi ki, büyük ihtimal Netflix illa ki berbat bir s*x sahnesi olacak diye şart koşmuş olmalı, diğer sahne de keza rezaletti. Yorumum bu kadar, diyeceğim o ki, bir saat yirmi dakikalık işkence istiyorsanız izleyin, bir iyilik yaparak izlemeyin diye potansiyel izleyicileri uyarıyorum.
İgrenç ötesi bir film. Beren Saat’in aşırı gereksiz org*zm sahnesi ve teşhirciliği filmi batırmış. Filmdeki Beren’i izlerken, insan nasıl bu kadar meşhur olduğuna şaşırıyor, rolüne bile girememiş. Konuşurken ağzına, yüzüne yaptığı mimikler çok iticiydi. Kıvanç Tatlıtuğ iyiydi ama bu filmde oynayarak kendine gerçekten çok yazık etmiş.
Ben, bütün film berbattı diyemeyeceğim ve fakat Beren Saat’in meşhur sahnesi beni de çok rahatsız etti. Bir an önce bitsin diye bekledim. İkisi de beğendiğim oyuncular aslında ancak, onlara çok yakışan bir film olmamış. Yine de terapi gereği böyle bir oyuna kalkıştıklarını öğrenmek sürpriz oldu. Senaryo açısından yaratıcı buldum. Bu hususu da söylemeden geçemeyeceğim.