Aramızdan ayrıldığında belki tüm memleket olarak yas tuttuğumuz ve daima kalbimizde büyüyen Barış Akarsu’nun hayatını anlatan Barış Akarsu Merhaba filminin eleştirisi ile karşınızdayım. Eleştiri diyorum çünkü filmin nazarımda eleştirilecek yerleri var, elbette aynı zamanda övülmesi gereken kısımları da mevcut. Barış Akarsu sevgimizi belki birkaç dakikalığına kenara koymanızı veya film nezdinde okumanızı istirham ederim.

Filmde Barış Akarsu’nun doğumundan vefatına kadar hayatının bir nevi panoraması yapılıyor. Lakin bunun başarılı olduğunu söylemek pek mümkün değil. Öyle ki her şey çok basit ve hemen gerçekleşiyor. Elbette gerçek hayat hikayesine dayanıyor. Lakin sanatçımızın hayatında bir dönüm noktası olan malum yarışmaya katılışı, daha doğrusu yarışmada geçirdiği zaman yarım bir şarkı ile son buluyor ve bizler bir anda onun kazandığını ve hayatındaki değişimin yine bir anda oluşunu görüyoruz. Bu geçişlerdeki sıkıntı filmin birçok noktasında mevcut. Mesela ehemmiyeti pek olan Yalancı Yarim dizisi için de bu böyle; sadece senaryo kapağı gösterilip geçildi. Elbette, misal konser verdiğinde tüm konser gösterilemez, lakin bunun teknik olarak tek bir şarkı söyleyip geçmiş gibi de gösterilmemesi mümkün.
Yine de filmde Barış Akarsu’nun karşılaştığı bazı imkansızlıkları ve bunların karşısındaki yıkılmayan halini pek ala bir şekilde yansıtıldığını söyleyebiliriz. Fakat bu birçok yerde de basitliğe kaçmış.
Barış Akarsu Merhaba filminin yine kurgu kısmından devam edersek, filmin başlarındaki doğum sahnesinde ekranda uzunca bir müddet kalan ve önce beşiğe, ardından radyoya konan, dahası radyoda Barış Manço çaldığı için onun isminin verilmesine sebep olan, efekt olduğunu haykıran kelebeği görünce, ardından denizin ışıltısı için gene efekt kullanılınca beklentim bayağı düşmüştü. Lakin iş asıl başrolün performansına gelince değişti.
Barış Akarsu Merhaba filminde Barış Akarsu’yu canlandıran, oynamakla kalmayıp sesiyle de Barış’ın şarkılarını söyleyen İsmail Ege Şaşmaz, kesinlikle büyük bir takdiri hak ediyor. Öyle ki bazen Barış Akarsu’nun kendisini izliyor ve dahi dinliyormuş hissini dahi verdi. Onun olmadığı veya geride durduğu sahneler bana tiyatro izliyormuş zannını verdi bazı bazı. Belki de bu zan, aktör ve aktrisleri milyon tane film veya dizide görmüş olmamdan ileri geliyordur; belki biraz mübalağa ediyor olabilirim, lakin yine de filmin ilerleyen sahnelerinde bu zannın gittikçe azaldığını söylemem gerekir.

Açıkçası filmin birçok kısmındaki ve hususi olarak büyük değişimlerin çok çabuk ve alelacele oluşu filme çok fazla tutunamama sebep oldu. Sanki çok büyük bir potansiyelin hakkı tam olarak verilmemiş gibi geldi. Yanlış anlaşılmasın, filmin birçok yerini heyecanla takip ettiğimi inkar edemem; seyrettiğime çok memnunum. Fakat dediğim gibi, Barış Akarsu hakkında okuduğumuz ve dinlediğimiz hikayelerin yanında filmin daha kudretli olmasını isterdim. Yine de hislenmemek elde değil.
Burada Barış Akarsu’dan değil, onun hayatından bahseden ve böylece onu yad eden bir filmi eleştirdiğim için, çok sevdiğim Barış Akarsu hakkında uzun uzadıya konuşmak yersiz olacaktır. Söylemem lazım ki kendisi, keşke yaşasaydı da daha fazla eser verseydi, dediğim iki sanatçıdan biri. Allah rahmet eylesin.
Barış Akarsu Merhaba filmine vereceğim puan 6/10 olacaktır.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Barış Akarsu “Merhaba” filmini seyrettiniz mi veya izlemeği düşünüyor musunuz? İzlediyseniz nasıl buldunuz? Lütfen fikirlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında benimle paylaşmaktan çekinmeyiniz. Yorumlarda film hakkında tartışmağa devam edelim.
Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza mutlaka göz atın.
Tüm yorumlarınıza harfiyen katılıyorum bende. Birlikte gittiğim kardeşime Barış’la ilgili ufak detayları ben anlatmak zorunda kaldım.
Teşekkür ederim. Gerçekten şöyle bir baktığımda Barış’ın sevgisi tabii olarak filmi de güzelleştiriyor, lakin bu ikisi karıştırılmamalı; eksikliklerini söyleyebilmek çok mühim.
Başrolün sesi, mimikleri, hatta Barışa ait olan konuşma tavırları bana imitasyon kelebeği de unutturdu, hızlı geçişleri de.
iyi ki gitmişim.
Katılıyorum. Lakin bence o kelebek unutulmamalı. 😀 Şaka bir yana gerçekten film başrolün, yani İsmail Ege Şaşmaz’ın sahnelerinde güzelleşiyor.