Bu yazıda başrollerinde Ben Affleck, Tye Sheridan, Daniel Ranieri ve Christopher Lloyd gibi isimlerin yer aldığı Amazon Prime‘ın The Tender Bar isimli filminin eleştirisi ile karşınızdayım.
Türkçesiyle Şefkat Barı (The Tender Bar), ödüllü yazar J. R. Moehringer’ın hatıra kitabından uyarlanan, kendisinin çocukluktan yetişkinliğe geçişini anlatan bir biyografi filmidir; radyo sunucusu babası tarafından terk edilmiş, annesiyle dedesinin evinde yaşayan ve amcasının gölgesinde büyüyen J. R. hikayesini anlatmaktadır.
Film genelinde J.R.’ın diplerden gelen baba eksikliği ve bunun travması yansıtılmağa çalışılmış, lakin o kadar dipler ki göremiyoruz. Daha evvel bazı yazılarımda aşk mefhumunu artık basit bir hoşlanma raddesine indirdiklerini ve aşkın bu olmadığını yazmıştım; bu filmdeki yoksunluk mefhumu da aynı mahiye sahip. Belki de ona nasıl “adam olması” gerektiğiyle alakalı daima akıl veren ve destekçisi olan bir amcanın ehemmiyeti üzerine duruluyor diyeceğim ama onu da pek tiye almadığını görüyoruz.
Burada filmi ikiye ayırmamız gerekiyor, yani küçük “J.R.” ve büyüğü. Filmin ilk yarısında gerçekten içten bir baba hasreti ile karşılaşıyoruz. Öyle ki babasını duymak için açtığı radyoda onunla konuşan ve babası için heyecanlanan bir çocuk. Dahası ona bu yoksunluğu yaşatmamak için seferber olan aile efradı. Bir çocuk ve muhitiyle yaşadığı hatıraları tatmin edici ve samimi bir şekilde sunulmuş; çok başarılı. Diğer yarısında ne oluyor derseniz, o çocuk gidiyor babasını tutuklatıyor. Niye? Artık o gözünde büyüttüğü adamın rezilliğini gördüğü için. Belki ikinci yarısında etraf yerine sadece J.R.’a odaklanıldığı, bizlere bir panaroma sunulmadığı için de başarılı olmamıştır.
Öyle ki annesini istemesiyle sonrasında avukat olması için gittiği prestijli bir üniversiteye istemeyerek gitmesi, lakin derslerinde de başarılı olmasını ve onun sadece cinsi arzuları sebebiyle kullanan, sekiz defa terk eden bir kadına kör kütük aşık olmasını izliyoruz. Dahası bunlar ilk yarıya göre çok sığ bir şekilde işlenmiş. Mesela yazar olmak yolundaki aşkı dahi bu sığlıktan nasibini almış.
Ayrıca birçok Amazon Prime filminde gördüğüm ve artık sahnelerini tahmin edebilecek kadar aşina olduğum bir şey var ki o da özellikle siyasi gündemi meşgul etmiş, pozitif ayrımcılık isteyen gruplara karşı olan hassasiyet. Bu hassasiyeti Şefkat Barı’ında da görüyoruz.
Şu ana kadar anlattıklarımdan filmi sevmediğim intibaı ortaya çıkabilir, lakin aksine yer yer de olsa izlemekten zevk aldım. Sinematografisi mükemmel, müzikleri iyiydi. Oyuncuların hepsi harika ve çok profesyoneldi. Belki bu sebeple çok daha iyisini beklemiştim.
The Tender Bar filmine puanım 6.2/10
Peki sizler ne düşünüyorsunuz? The Tender Bar’ı izlediniz mi; nasıldı? Amazon Prime yapımları hakkında genel düşünceleriniz neler? Lütfen fikirlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında benimle paylaşmaktan geri durmayınız.
Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza mutlaka göz atın.
İkinci yarı gerçektende sanki başka bir filme aitmiş gibiydi.