Bir otel odasında Muhammed Ali, Malcolm X, Sam Cooke ve Jim Brown‘un bir araya geldiği geceyi konu alan ve Kemp Powers’ın aynı isimli piyesinden uyarlama Miami’de Bir Gece filmi, Regina King yönetmenliğinde çekilen 2020 yapımı Amazon Original filmidir.
Bu yazıda bir piyesi başarılı bir şekilde sinemaya aksettiren One Night in Miami filmi hakkında yazacak ve spoiler’sız bir şekilde değerlendireceğim.
Dram | 1 saat 54 dakika | 2020 | Seyredin: Prime Video
Oyuncu kadrosunda Kingsley Ben-Adir (Malcolm X), Eli Goree (Muhammed Ali), Aldis Hodge (Jim Brown), Leslie Odom Jr. (Sam Cooke), Joaquina Kalukango, Nicolette Robinson, Beau Bridges ve Lance Reddick gibi isimler yer almaktadır.
One Night in Miami Filminin Konusu ve Özeti
Film nihai geceye varmadan evvel mevcut ortamı ve karakterleri sunmak namına bir güzel bir açılış yapıyor: Jim Brown’un ziyaret ettiği beyaz bir dostu onu müthiş bir şekilde överken ve onunla, onun başarısıyla gurur duyduğunu söylerken “siyahları eve sokmadığımızı biliyorsun” diyerek dünyanın en mühim sporcusunu evine sokmaması; Sam Cooke’un yükselişine rağmen beyazları mutlu edememesi; Malcolm X’in İslam Milleti partisi ile arasındaki gerginlik ve 22 yaşındaki Cassius Clay’ın şampiyonluğa erişmesi.
Dahası bir araya gelen bu isimler arasında vuku bulun hararetli bir münakaşaya tanık oluyoruz. Malcolm X önderliğinde diğer üç şahsiyet ile Amerika’daki Sivil Halklar Hareketi hakkında ve ellerinde bulunan potansiyeline ve kariyerlerine yönelik bir tartışma vuku bulur. İnişlerin ve çıkışların bulunduğu gecenin sonunda her biri hayatlarını değiştirecek kararlar alarak oradan ayrılır.
Miami’de Bir Gece inceleme ve yorumum
Zannediyorum ki bir kitabın sinemaya uyarlamasındaki zorluk, nispeten bir piyesin sinemaya uyarlamasında da mevcuttur. Lakin diğerlerinin aksine kurguyu biraz daha genişleten One Night in Miami filmi bunu başarmış. Evet, dikkat edildiğinde tiyatro tadını veriyor, lakin sinemadan da ayrılmayan bir üsluba sahip bulunuyor. Bu yönden filmi oldukça başarılı ve tatlı buldum. Sinematografisi ve kurgusu geri planda kalsa da başarılıydı.
Diğer bir muvaffakiyet ise oyunculuk. Sonradan Muhammed Ali olacak olan Cassius Clay’i canlandıran Eli Goree ile eşsiz bir şekilde Sam Cooke’u canlandıran ve performansıyla hayran bırakan Leslie Odom Jr. başta olmak üzere son derece tatmin edici ve keyif almamı sağlayan bir iş ortaya çıkmış; hele gerçek bir şahsiyeti oynamanın zorluğunu düşündüğümüzde. Dahası bu iki aktörün filmi taşıdığını söylesem abes kaçmaz. Diğer ana karakterlerin de oynadıkları isimleri andıran simaları ile kendilerini bana sorgulatmadı; dahası diğer herkes başarılıydı.
Filmin ağlatmasa da biraz hislendiren, hatta beni birkaç defa kahkahaya boğan sahneleri mevut. Lakin güldüğüm sahneler komiklik olsun diye konulan gevşek tavırlı koruma sahnesi değildi.
Filme yapılan eleştirilerden biri de gerçekte varlığı bilinen bu gecedeki konuşmaların tam olarak ne olduğunu bilinmemesidir. Sonuçta orada bir kayıt cihazı yoktu. Dahası bu konuşmalar filmde veya piyeste bir kurgudan ibaret. Fakat bunlara ek olarak ben bu konuşmaları tam olarak tatmin edici bulmadım. Evet, mühim şeylerden bahsediyor. Lakin bilemesek de gerçeği zannımca bundan daha etkiliydi. Filmde konuşmalar yeknesak ilerlemiyor, fakat bazı yerlerinde takibi zorlaşabilir veya sıkabilir.
Belki o devirde öyle olabilir, lakin filmde Müslüman olmanın bir gruba, siyasi partiye, örgüte mensup olmak gibi bir algının mevcut olması beni rahatsız etti. Lakin nihayetine doğru bunun aksi beyan edilmiş olması da beni mutlu etti. Burada bahsetmeden edemeyeceğim, filmin başlarındaki namaz sahnesinde mevcut olan ve namaz kılınırken söylenmemesi gereken “teşekkürler” “bir şey değil” gibi konuşma irtesinde namaza devam etmeleri ve okunan duaların ağızlara yabancı durması gözüme battı. Ayrıca dört hak mezhepten biri olan Şafi mezhebine göre namaz kılmaktadırlar.
Benim filmde etkileyici bulduğum yegane sahne özet kısmında da bahsettiğim ihtiyarın Jim Brown’u evine almaması oldu. Burada ABD’deki zenci ırkçılığının şahsi değil, aslında büyük bir toplumsal vaka olduğunu çok sade bir şekilde anlatılmış. Bunun yanında bir kardeşlik mefhumu da var. Lakin daha etkili anlatılabilirdi diye düşünüyorum. Dahası Muhammed Ali için bir kanaat önderi gibi duran Malcolm X arasındaki ani yükselişi bayat buldum.
One Night in Miami, Türkçesiyle Miami’de Bir Gece filmi oyunculuktan gelen Regina King‘in ilk yönetmenlik tecrübesi olsa da kendisi için yıllar sonra hatırlanabilecek ve kendisinin hiç utanmayacağı bir eser ortaya çıkarmağı başarmış. Ben filmi izlenmeğe layık buldum. Peki ısrar eder miyim? Belki biraz.
Miami’de Bir Gece filmine puanım: 6,8/10
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Miami’de Bir Gece filmi olmuş mu? Seyrettiniz mi veya seyretmeği düşünüyor musunuz? Bu tarz kitaptan veya piyesten uyarlama sinema eserleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Amazon Prime Video içeriklerini başarılı buluyor musunuz? Lütfen yorumlar kısmında fikirlerinizi benimle paylaşmaktan geri durmayınız.
Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza mutlaka göz atın.
Yorumlar (0)
Yorum Yaz