Cevapla
#1 ·
Mesajlar: 28
Kayıt: 06 Ara 2020, 04.19
Ad Soyad: Oğuzhan AYDIN
Cinsiyet: Bay
Konum: AYDIN
Profil: Doğrulanmadı
X (namıdiğer Twitter): obeldeweb
Beğendi : 15
Beğenildi : 12
Kuşkusuz benim fikrim elbette vardır. Bu herşeyden önce dil ve anlam ilişkisinin kurulumundaki farklılıktır. Özellikle dilsel bir fark koyar diyebiliriz. Neticede yazar ya da şair aynı zamanda bir dil işçisi değil midir?
Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle
Kullanıcı avatarı
#2 ·
Mesajlar: 1723
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 806
Beğenildi : 768
Evvela şunu unutmamak lazım geldiğine inanıyorum: Konuşma üslubu ile yazı üslubu farklıdır. Yazı üslubu da kendi içinde farklılaşır. Bir şiirle bir roman, makale, deneme, mesaj, mektup vb diğer yazı türleri aynı olamaz. Ben bunu çok görüyorum ve doğru bulmuyorum. Birçok şiire baktığım zaman sanki bir konuşma dinliyormuş gibi hissediyorum. Evvela bu halledilmeli. Dahası Türkçe kullanımı. Türkçemiz diğer lisanlar kadar çok kelime sayısına sahip olmayabilir, lakin en az onlar kadar ve bence daha fazla bir ifade tarzına, şekline sahip. Türkçenin her şeyine vakıf olmak, kelime haznesini geniş tutmak lazımdır. Şekspir'in eserlerinde birbirinden farklı 30.000 kelime olduğu bilinir. Bizden günlük hayatta kullandığımız 150-200 kelimeyle bir edebi eser üreteceksek bu ancak basitlik olur. Burada düşülen birçok hata var. Mesela bazı kelimelerin geldiği yere baktığımızda Arapça veya Farsça, Fransızca olduğunu görürüz. Lakin Arapçadır denilerek işin içinden çıkılır. O kelimenin Türkçenin hamurunda yoğrularak kazandığı mana, geldiği yerde bile olmayan mana hiçe sayılır. Bence bir başka öğe de kelimeler, daha doğrusu manalarına vakıf olmaktır. Doğru ve sağlam, dahası aleladelikten uzak olmalıdır. Mesela anlamın anlamaktan geldiğini ve anlam'ın bir şeyin anlaşılması demek olduğunu ve mana'nın tam karşılığı olamayacağını. Özetle lisan üzerine mesai harcamak lazım geldiğini düşünüyorum. Başka milletlerin klasiklerinden evvel bizim kendi toprağımızda yetişen klasikleri okumalı, anlamalı, her yönden analiz etmeliyiz. Lakin sadeleştirme adı altında adileştiren metinlerden değil, orijinallerinden. Bunları sadece şiir için değil, roman, hikaye, makale, deneme ve sair edebi eserleri için söylüyorum.
#3 ·
Mesajlar: 7
Kayıt: 06 Ara 2020, 01.05
Ad Soyad: Hüseyin Ter
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa Gemlik
Profil: Doğrulanmadı
X (namıdiğer Twitter): obeldeweb
Beğenildi : 8
"Lakin sadeleştirme adı altında adileştiren metinlerden değil, orijinallerinden." çok güzel söylemişsiniz. Sadeleştirme ismi altında yazarın kalemine dokunan, dahası o kalemi kırıp kendi kalemini monte etmeye çalışanlar var. Bunların kesinlikle ilgi görmemesi gerekiyor.
#4 ·
Mesajlar: 52
Kayıt: 25 Eki 2020, 21.58
Ad Soyad: Ceren E.
Cinsiyet: Bayan
Konum: Bursa
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 313
Beğenildi : 24
Fikrimce, üslup ve lisanın kullanış şekli.
Kullanıcı avatarı
#5 ·
Mesajlar: 61
Kayıt: 15 Tem 2023, 02.35
Ad Soyad: Çağlar Ilgın Sakaoğlu
Cinsiyet: Bay
Konum: İstanbul
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 21
Beğenildi : 64
@cernesn , "şiir, şairin dizesini bitirmek istediği yerde biten yazma eylemidir." der terry eagleton. Tam olarak dediğinize işaret ediyor bu durum. Edebi eserler tam da dediğiniz gibi, dili farklı kullanmasıyla diğerlerinden ayrılır. Gerektiğinde en birbirine yakın kelimeleri gerektiğinde birbirine en zıt olanları yan yana getirmek, hatta cümle yapısını bozarak kendi dilini yaratmaktır. Belki de bu yüzden bir şiir anlaşılmasa dahi güzel gelebiliyor bizlere. Hikâyenin, romanın, diğer düzyazı türlerinin de bunun içinde olduğu aşikar.
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular