Bu babda bahsedilen isimler sadece şahıs isimleri değil aynı zamanda yer isimleridir. Haddizatında bahsedilen isimler mevzuu da değil, lisanın kendi kimliğini muhafazasıdır.
Türkçemizde yabancı bir isimden bahsederken alfabemizde nasıl ifade edilmelidir ? Aslında bunun cevabı bizim kaynaklarımızda mevcut. Fakat yakın değil çok-yakın geçmişimizden bile bihaber yetişmenin neticesi olacak ki, lisanımızın yaşı arttıkça bizim onun hakkındaki müktesebatımız geometrik olarak azalmakta. Bunun telafisi için de elle tutulur bir adım atılmış değil.
Meseleye isimler ile başlamak istiyorum. Dünyadaki klasik lisanların (klasik kelimesini belli esaslar üzerinde var olup uzun müddet yaşayan lisan manasına kullanmaktayım) hepsinde o lisana ecnebi kökenli bir kelime geldiğinde bunu yazıya geçirme işlemi, işitilenin kağıda dökülmesi şeklinde olmuştur. Bu kısa forum başlığında lisanların tamamında mufassalan bir tahlil mümkün olmasa da, belli misallar vererek mevzuun çerçevesini tamamlamak isterim. Mamafih çerçeve her zaman yeknesak olmamış bazen kafası karışık “aydınımız” bu yeni kelimeleri nasıl yazıya dökeceklerini düşünürken ikili bir tavır takınmışlardır. Bunların misallerine inşaallah atide bakacağız.
Biliyoruz ki bugün, yabancı bir özel isimden bahsettiğimizde, ne hikmetse o kelimenin kendi lisanındaki yazılışını almaktayız. Yani misal olarak Churchill kelimesini “Churchill” şeklinde yazıyoruz. Halbuki bu büyük bir hatadır. Bu kelimenin okunduğu gibi yani “Çörçil” olarak yazılması lazım gelir. Nitekim, eski gazetelerimizde bunu müşahede etmekteyiz. Gazeteleri mehaz almamın sebebi herkesin ulaşması mümkün olan vesika olmalarıdır.
“Churchill”a ait gazete küpürü (4 Eylül 1939):

Bu sadece Çörçil ile sabit değildir. Yine İngiliz başvekil-başbakan Çemberlayn(Chamberlain) ile alakalı küpür (3 Eylül 1939 – Aynı zamanda Daladier Daladye olarak yazılmıştır):

Amerikan Başkanı Franklin Ruzvelt(Roosevelt) ile alakalı küpür (6 Eylül 1939):

Bu metni fazla uzun yazma gayesinde değilim. Aksine tefrikalar halinde neşrederek hem okunmasını kolay kılmak hem de misalleri mümkün olduğunca çoğaltmak fikrindeyim. Bir başka meseleye ise can alıcı noktasından temas etmekle kifayet edeceğim. Bu konunun ibretlik hallerini ise ayrı bir başlıkta vermeyi düşünüyorum ki başlıklar kolay bulunabilsin ve meseleleri tahlil etmek kabil olsun.
Yine 1939 senesinden, kelime sonlarına ait bir küpür:

*Küpürler "Cumhuriyet" gazetesinden iktibas edilmiştir.