Güneş’e Veda - Betül Kuloğlu

 1 mesaj
 258
Forum kuralları
Hikaye Paylaşma Kaideleri
Cevapla
Kullanıcı avatarı
#1 ·
Mesajlar: 67
Kayıt: 28 Kas 2023, 23.26
Ad Soyad: Betül
Cinsiyet: Bayan
Konum: Ankara
Profil: Doğrulanmadı
X (namıdiğer Twitter): obeldecom
Beğendi : 35
Beğenildi : 53
Süheyla, ihtiyarın yıllanmış bir biblo gibi yer edinmiş sandalyesine bakarken iç geçirdi, yaklaşan adamın yüz ifadesi Arif’in kırgınlığına bulaşmıştı. “Gelmem, diyor Süheyla.” Genç kadın utançla karışık tebessüm etti: Bir de ben gideyim yanına, izniniz olursa.

Süheyla, kapıyı iki kez çaldı ama ses yoktu, sonunda kolu indirip başını içeri uzattı, kendisine öfkeyle bakan gözleri özlediğini fark ederek gülümsedi, gövdesini açtığı küçük aralıktan içeri alıp kapıyı kapattı.

“Ne oldu? Ne için geldin? Tam bir aydır uğradığın yok yanıma. Gelmene engel olan neydi de kurtuldun?” İhtiyarın her kelimesinden ayrı bir gücenme çarpıyordu Süheyla’nın yüzüne. “Bana kızmakta pek tabii haklısın. Kendimi savunmayacağım, çünkü savunacak bir yanım yok. Gelmedim, çünkü herkes gibi biraz nankörüm. Hatta çok nankörüm. Mutluluğu bulunca, yani, bulduğumu sanınca…” İhtiyar bu mahcup sessizlikten sonra yattığı yataktan doğrulup köşedeki koltuğa geçti, karşısına oturması için genç kadına işaret etti. Biraz sonra ikisi de birbirinin gözlerine samimiyetle bakıyordu. “Geldiğine göre ders almışsın. Ders aldığına göre de başına bir bela gelmiş. Nedir o?” Süheyla güldü. “Biliyorsun. Ne diyeceğimi bildiğin halde sırf hırsın geçsin diye bir de benden duymak istiyorsun. Belki söylerken dudaklarım titrer, gözümden bir damla yaş öylece süzülüp eteğime damlar da sana hatırlayıp bilge bir edayla gülecek bir malzeme çıkar diye.” Arif, buna tepki vermedi. Sorusunun cevabını bekliyordu, Süheyla bu defa ciddiyetle devam etti: Güneş gitti. Onu ben gönderdim. Mızmızlanmalarımdan, şu içimden çıkan acayip sinir bozucu çocuktan çoktan bıkmaya başlamıştı. Beni güzel hatırlasın istedi bir yanım. Bir yanım da hiç unutmasın istedi.” Arif, elini şöyle bir boşluğa sallayarak dudağının bir kenarını zevkle yukarı kaldırıp gülümsedi. “Aman, bırak Allah’ını seversen Süheyla!.. Şaka mı yapıyorsun? Bir ay. Kim kimi tanır da anlar da bıkar da sever de… Ne saçma iş!”
Süheyla kaşlarını çattı. “Sizin için belki öyle, benim için değil. Güneş’i tanıyordum, en başından beri. En başından beri. Doğmadan evvel tanıyordum onu. Büyük ihtimalle doğmadan tanıyordum. Güneş’i benim bir parçam olduğu için gönderdim. Çünkü kurtarabilsem, kendimi de benden kurtarırdım. Mümkün değil, ben bu ruhu taşımak zorunda olan ziyadesiyle aciz bir bedenim. Ama o benim ruhumu taşımak mecburiyetinde değil. Benden ayrı fakat benim bir parçam olan ruhu, bendeki kangren ona da sıçramasın diye kestim. Pişman değilim, ama çok üzgünüm. Çok üzgünüm. Çok… Beni unuttu. İki günde. İki günde kim kimi unutmuş? Pek tabii Romeo’nun aşkına döndü bu iş. Juliet’i gördüğü an gibi, birini görmüş. Vurulmuş. Unutmuş. Unutmak mümkün değildir, insanız. Bu kadar kısa sürede, üstelik fizyolojik anlamda unutmak yalnızca büyük bir hafıza kaybıyla mümkün olabilir. Böyle bir şey olsaydı içime oturmazdı, yalnız mesele onun unutmuş gibi yaparken hiç tökezlememesi, büyük bir ustalıkla unutmuşluk rolünü benimsemiş olması, umursamaması. Onu bırakmış dahi olsam öfkelenmeliydi, sorgulamalıydı. Kabullenmeliydi. Elbette kabullenmeliydi ama kabul için evvela inkar gerekir. O hiç inkar etmedi. Bensizlik ona nasıl bu denli hafif geldi, aklım almıyor.

Arif araya girdi: Belki de senin korkaklığının bedeli onun cesaretidir Süheyla. Korkup kaçmış olman, onun da yaşamdan korkmak zorunda olduğu anlamına gelmez. Görmüyor musun? Kabullenmişsin. Kendine olan nefretini kabullenmişsin. Aynadakiyle durup kavga etmiyor, barışmıyorsun. İstiyorsun ki seninle birlikte herkesi bu uğurda sürükleyesin. Önce onları her manada çirkin olduğuna inandırmak sonra da bu inancı put devirir gibi devirip sana aşkla bağlamak istiyorsun. Yapma Süheyla. Hayatı kaybediyorsun, kızım. Hayatın her zerresinden kaçıyorsun ama kaçtığın yolun sonu cehennem. Cehenneme kaçıyorsun Süheyla. Sonra da sen kaçarken kovalamadılar diye, seninle ateşin orta yerine koşmadılar diye onlara kızıyorsun. Belki haklısın. Ama haklı olmaya hakkın yok Süheyla. Pek tabii aşk, senin anlattığın gibi bir şeydir ama senin bunu hesaplamaya hakkın yok. Evet belki sevgi böyle bir şey değildir, bir kabulleniş değildir, ama emin ol, bırakıp gitmek hiç değildir. Şimdi izninle, nankörlüğüne olan öfkemi daha iyi anlaman için seni kapı dışarı edeceğim. Lütfen çıkarken küçük bir çocuk gibi aradan sızma.”

Betül Kuloğlu
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular

Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle