Koşul Neden Yanlıştır?

 5 mesaj
 423
"Türkçe bir kuş dili olmadığı için bir Türk dili yok, koskoca bir Türk lisanı vardır!"
Cevapla
Kullanıcı avatarı
#1 ·
Mesajlar: 1733
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 816
Beğenildi : 777
İnsanımız ne yazık ki çok defa ne konuştuğunun, ne dediğinin, hangi kelimeyi niçin kullandığının, eklerin haykırışlarını duymadan ve bunların farkına varmadan, bilmeden konuşuyor. Genelde doğumumuzdan beri duyduğumuz şekilde konuşur, gördüğümüz şekilde yaşarız. Ancak bunlar zamanında yapılan soykırımın mahsulleri de olabilmekte. Mesela "koşul" kelimesi gibi. Az sonra kalemim yettiğince anlatmağa çalışacağım üzere bu kelime hiçbir manaya gelmiyor.

Lisanımızda "şart koşmak" diye bir ifade vardır. Şart kelimesini biliyorsunuzdur; bir şeyin olması için bir bir başka şeyin gerçekleşmesi gerekir. Eğer ve şayet kelimeleriyle pekiştirerek ve -se/-sa ekleriyle şartı dile getiririz. Misal; "Türkçe giderse Türkiye gider", gibi.

Ne yazık ki zamanında yapılan bir soykırım neticesinde Türkçeyi tarumar ettiler. Buna Öz Türkçecilik hareketi dediler. Yanlış anlaşılmasın hakiki ve öz Türkçe kelimeleri en çok sevenlerden ve onları mümkün olduğunda kalemime yerleştirmeğe çalışan biriyim. Ancak bu hareket bir katliamdı. Çünkü esas mesele eskiyi unutturmak veya eskiyi yıkmak ve hafızası boş bir millet yetiştirmek içindi. Zira kelimeler birer koddur, onlarla düşünüp konuşuruz; bin küsur senelik bir kodu çıkarmak...

Dediğim gibi "şart koşmak" diye asırlardır kullandığımız bir ifade var. Şartı biliyoruz; koşmak ise burada ileri sürmek gibi bir manası var. Fakat şart Arapça kökenli olduğu için kesinkes atılması gerekli diye düşünülüp kovuldu. Geriye koşmak kaldı. Tek başına ne demek olduğunu biliyoruz. Ona Türkçede olmayan ve ne tür bir mana kattığı da bilinmeyen (hiçbir mana katmıyor) uydurma -ul eki getirildi. Sonrasında ortaya bir uydurmaca olan "koşul" çıktı. Bunu şart yerine kullandılar. Lakin dediğim gibi duyduğunu değil, ne dediğini düşünerek konuşan biri için bu hiçbir mana ifade etmiyor. Bu ne demek bilmiyorum. Koşmak, tamam, -ul?

Diğer yandan kurt, Türk, yurt, alt... gibi tek sesli kelimelere yakınlığı sebebiyle şart'ın daha çok Türkçeye benzediği malum.

Bazen bunu abarttığım oluyor; biri "koşul" deyince sonrasın ne söylediğinin bir kıymeti olmuyor; çünkü belli ki ne dediğini bilmiyor.

Bu arada hareketi rahmetli Atatürk başlattı diye ısrar edenler varsa bilinmelidir ki Atatürk yaptığı hatanın farkına varıp bundan üzüntü duyarak "Benden sonra vazgeçeceklerine ben vazgeçerim" diyerek bu harekattan vazgeçmiştir; sonrasında orada bırakmadılar gerçi. Elbette gerektiğinde kelime türetmek elzemdir. Lakin bunu akıllıca yapmak lazım. Misal geçen birinin "ofansif" kelimesini kullandığını duydum; Fransızca bir kelime; bu hareketin bir parçası olan ve sevdiğim mis gibi "saldırgan" kelimesi varken...

Siz bu konuda ne dersiniz? Yanlış mıyım? Ezbere konuşmak ve böyle gelmiş, halk bunu kullanıvermiş demekle mi yetinmeliyiz, yoksa uydurmaca ve bu tür soysuz kelimelere karşın doğru olanlarını mı kullanacağız?
Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle
Kullanıcı avatarı
#2 ·
Mesajlar: 61
Kayıt: 15 Tem 2023, 02.35
Ad Soyad: Çağlar Ilgın Sakaoğlu
Cinsiyet: Bay
Konum: İstanbul
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 26
Beğenildi : 67
@halilesen Öncelikle dil yaşayan bir varlıktır. Dilbilim bunu söyler. Yani halkın konuştuğu şeyden başka kaynak aramak çok saçma olur diye düşünüyorum. "ofansif" örneği verdiniz. Bir de "şart" kelimesi yerine "koşul" gelmeli mıdır meselesi var. Şöyle, dil dediğimiz şey bir iletişim aracıysa onu konuşan nasıl konuşmayı tercih ederse dil odur. Ne sözlükler ne de yapma sözcükler etki eder ona. Ama görüldüğü üzere zaten sizin eleştirdiğiniz o Öztürkçecilik o kadar da etkili olamadı. Modern edebiyat eserlerinde ben sıkça "balkımak" kelimesini görüp durdum. Var mı bugün? Yok. Olmuyor çünkü, halk alımlayamıyor kelimeyi. Ancak "koşul" kelimesi farklı. Şart, koşulan şey ise koşul denen kelime gayet iyi bir seçenek eş anlamı vermek için. Bu dili zenginleştirmenin bir yoludur bir bakıma. Bununla birlikte, kültürel üretiminizi dışarı olduğu gibi pazarlamadıktan sonra dilin korumasını beklemek, suyun altında bağırıp başkalarının sizi duymasını istemek gibi. Bugün bir divan edebiyatımız varsa bunun yüzde kaçı şehnâme ve kuran sayesindedir? Bugün bir Türkçe edebiyat varsa bunun yüzde kaçı Fransızca edebiyat sayesindedir? Bu soruların cevabı tahmininizin de üzerinde bir yüzdeyi içeriyor. Dahası, bu tarz bir kelime üretme sürecini anlamak için dönemin şartlarına bakmak gerek. Ulus devlet kuracaksınız, o çağda yaşıyorsunuz. İyi bir toplum mühendisliği ile sanayileşmiş modern devleti kurmak için ulus bilinci yüksek çalışkan bireylere ihtiyacınız var. (20. Yüzyıl başı Türkiye için konuşuyorum. Bağlamı bilmeden tarihi olay konuşmak anakronizme girer. Yoksa milliyetçilik kadar iğrendiğim başka ideoloji yoktur.) Kısacası, dilin nasıl konuşulduğuna karar vermek bizim elimizde değil, sizin amacınız da muhtemelen bu değil anlıyorum. Dil üzerine kafa yormayı da çok değerli bulmakla birlikte, halkın konuşma biçimini yererek bir yere varabileceğimizi sanmam. Birbirimizi anlamak kâfi. İfade gücümüzü artıracak her şey ileri götürür bizleri. Son olarak şunu da belirteyim, dilimizdeki uydurma kelimelerden yakındığınızı hatırlıyorum, ekler vesaire gibi mevzular üzerinden. Öncelikle her kelime zaten bir uydurmadır. Görüneni bir semboller ifade etmektir yazılı kültür. Görünenler ve gösterenler ile ilgili bir mevzu bu (Ferdinand de Saussure). Yani zaten içinde yaşadığımız dünyayı anlamlandırmak amaçlı kurulmuş bir iletişim aracını birisi farklı kullandı diye onu yermeyi ben bu yüzden doğru bulmuyorum. Neticede "gel seninle çok oturgaçlı götürgece binelim" diyen kişi beni ne kadar rahatsız edebilir ki ben onu anladıktan sonra?
Kullanıcı avatarı
#3 ·
Mesajlar: 1733
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 816
Beğenildi : 777
Evvela sizi anladığımı ifade etmek isterim. Lakin bunun bir soykırım olduğunu görmenizi isterim; öyle ki bundan daha büyük bir soykırım hayal edemiyorum. Zamanında yapılan şey daha çok eskiyi ve ona ait her şeyi yok etmek içindi. Halk anlasın diye ezan sözde Türkçeleştirildi ama misal neden "felah" Türkçesi tercih edilmedi; Allah-ü Ekber'in manasını bilmeyen köylü felahın manasını mı bilecek? Halkın içinde sadece Türkler mi vardı? İvedi Türkçe mi, köküne ne? Sırf Arapça diye "mesela"yı kovup Ermenice olan örneğini almak hangi milliyetçilik kitabında yazıyor? Cahilce. O yerine bu olsun, şuna şöyle diyelim... Elbette lisan canlıdır. Fakat bunları mekteplerde dayattılar değil mi? Yani tepeden inme bir hareket değil mi bu? Bakın Yeni Lisan hareketi benim en sevdiklerim arasındadır; lakin mesele Öz Türkçecilik adı altında bin küsur senelik tecrübeyi katletmelerini kabul edemiyorum; hafızasız yeni bir ulus yaratmak arzusu... Öyle ileri ki Gençliğe Hitabe'yi bile anlamayanlar yok mu? Adamlar hiçbir manası olmayan bir kelimeyi şart yerine kullanalım dediler ve dayattılar. Mesel sözcük kelimesini kelime yerine koyuyorlar; söz bir cümle veya cümlelerle ifade edilen manadır değil mi; ona -cük küçültmesini getirmek küçük bir söz yapar ki bu kelime demek değildir... Böyle sayısız uydurmaca. Yani ben koyun gibi kulaktan duyma, duyduğunu düşünmeden süzmeden anlamadan ezbere konuşmak isteyen biri değilim; hiç kimsenin böyle olmasını istemem. Zira dediğim gibi, kelimeler birer koddur, hele Türkçe gibi matematiği en kuvvetli olan bir lisanda bunları yaşamak bana ıstırap veriyor. Kısaca koşul kendi kendine oluşmuş bir kelime değil ve insanlar genelde ne konuştuklarını düşünmedikleri ve duyduklarını söyledikleri için kullanıyorlar. Verdiğiniz misaller de uydurmaca ve tabii tutmadı birçoğu. Bazı da ilk devirlerden kelimeleri canlandırmağa çalıştılar. Benim sevdiklerimden görü kelimesi gibi; bunu manzara'yı kovmak için getirdiler ama manzaranın nüansı ve kuvveti daha fazlaydı; zira mazisi ve beynimizdeki kodu da daha çok. Lakin görü, yazmakta yazı gibi, görülen şey... hoşgörü...
Kullanıcı avatarı
#4 ·
Mesajlar: 61
Kayıt: 15 Tem 2023, 02.35
Ad Soyad: Çağlar Ilgın Sakaoğlu
Cinsiyet: Bay
Konum: İstanbul
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 26
Beğenildi : 67
Dil bağlamında geçmişi unutturma çabası olduğuna katılıyorum. Ancak bin yıllık bir kod derseniz, Türkçe denen dilin izinin 6. yüzyıla kadar sürülebildiğini hatırlatırım size. Yani yüz yıl önceki kraldan çok kralcı sadeleşme aktörlerini eleştireceğiz elbette. Atatürk'ün yapmaya çalıştığı birçom eylemde yanındakilerin işi ileriye götürdükleri bir gerçek. Ancak bin yıllık tarih derseniz, sizin eleştirdiklerinizden farkınız kalmaz ki. Türklük ve Türkçe için bu kadar duyarlılık gösteriyorsanız, neden yalnızca bin yıllık bir mirası sahiplenesiniz? Burada Yahya Kemal'in şiirlerinde yaptığı gibi seçici bir tarih anlayışını benimsiyorsunuz demektir ki bu da dil hakkındaki tartışmamızın içini boşaltır bana kalırsa. Bununla birlikte kulaktan dolma olanı insanlar konuşmasın diyoruz, peki konuşmasınlar ama halkın hepsi aydın değil. Hiçbir zaman değildi. Hiçbir zaman da olmayacak maalesef. Bana kalırsa burada mesele dil denen olgunun direkt olarak anlamak ve anlaşmak için kullanılan bir gösterge-gösterilen sistemi olmasından başka bir şey değil. Siyasi ve tarihi bağlamı bir kenara elbette bırakmamak gerek ancak en temelde bir iletişim kurma eylemi bu. Yani Arapça uydurma mastarlar veya Öztürkçe kelimelerle ve bunların izini sürmekle kendimizi yormaya bir lüzum görmüyorum. Yani dil dediğiniz şey zaten hiçbir zaman başladığı gibi devam etmeyeceği ve her şekilde bozulmalara uğrayacağı için dil meselesi üzerinde herhangi bir dönüm noktasını taşlamak makul gelmiyor bana. O zaman gidip Beylikler dönemindeki tüm beylikleri eleştirmeniz gerekir. Farsça bilmedikleri için eserleri Türkçeye çevirin emri veren beyler bunlar. Germiyanoğlu karamanoğlu vs. gibi. Onları eleştirmiyorsak ikinci murat sonrası dile hücum eden Arapça farsça kelimelere bakmalı. Osmanlı kurumsallaşması ile paralel olarak dili vezne uydurma çabasıyla bir lisanı başka dillere peşkeş çekmektir bu diyebilir miyiz? Diyemeyiz elbette. Koşullar, ihtiyaçlar, insanların yaşantıları farklı. Bugün de iletişimin doğası ve insanların kelimelere yüklediği anlam değişti. Bu sebepten ne kadar bir şeyleri suçlarsak suçlayalım, dili annemiz ve babamızdan öğrendiğimiz gibi, dildeki değişimi de toplumun dili değiştirmesi kadar takip eder ve konuşmamızı şekillendiririz bana kalırsa. Kulaktan dolma öğrendiğimiz malzemeyi, kulaktan dolma bir edimle konuşmaya devam ederiz ne yazık ki. Buna yapabileceğimiz bir şey olduğunu sanmıyorum.
Kullanıcı avatarı
#5 ·
Mesajlar: 1733
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 816
Beğenildi : 777
Medeniyet çok daha öncesine dayanıyor ama yanılmıyorsam bulunan en eski Türkçe metinler 1. yüzyıla dayanıyor. Diğer yandan Öz Türkçe ile son bin küsur senede edindiğimiz kelimelere düşman kesildikleri için öyle diyorum. Yoksa dediğim gibi ben öz veya hakiki Türkçe kelimelere karşı iştah duyan biriyim. Elbette şartlara göre kelimeler türetilebilir ve türetilmeli, buna hiçbir zaman karşı olmadım. Mesela bilim kelimesi de öyledir ama doğrudur ve hem ilim hem bilim kelimelerini cümlenin ahengine göre kullanırım. Bin yıllık koddan maksat, o kelimeyi bin sene önce edindiğimiz için bizimle beraber bin sene yaşadığı içindir. Yoksa mesela öğrenmek (kökü ö) tarihin başından beri bizimledir. Hangi devirde olursa olsun akla mantığa aykırı ise niye eleştirilmesin? Şunu pek tasvip etmem, şundan bahsediyorum, e o zaman bunlar bunlar da var; onlar hakkında da insanın benzer veya ayrı düşüncesi olabilir.

Bana göre evet, bu vaka bir leke ama ondan mantık dışı olanları elersek ve her mana için doğru kelimeleri kullanırsak lisanımızı daha iyi hale getirebiliriz. Tabii eğitim sistemi...

Diğer yandan her gün düşünüp konuştuğumuz, yazdığımız ve okuduğumuz lisanımız hakkında tartışmayacak, kelimeler üzerine eğilip tahlil yapmayacaksak ve oturdukları yerden bunları değiştirenleri eleştirmeyeceksek...
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular