3 mesaj
 1200
Cevapla
#1 ·
Mesajlar: 9
Kayıt: 20 Eyl 2022, 10.48
Ad Soyad: Er On
Cinsiyet: Bay
Konum: Konya
Profil: Doğrulanmadı
X (namıdiğer Twitter): obeldecom
Beğendi : 13
Beğenildi : 7
Tam şimdi seni arayacaktım aslında. İçimde kendime engel olamadığım bir dürtü var. Sana söylemek istediğim bazı önemsiz şeyler birikti içimde. Seni çok seviyor olduğumu daha önce söylemiş olmam bunu bir kez daha söylememe engel olmaz diye sandığım için sana ilk söylemek istediğim şey, seni çok sevdiğim. Seni çok seviyorum.
Belirli bir gün değil bugün veya tanışmamızın birlikte olmamızın yıl dönümü de değil. Seni çok sevdiğimi unutmadığım diğer günler gibi olağan, sıradan bir gün ama bu günü de en az diğer günler kadar anlamlı kılan kısmı, benim seni çok seviyor olmam kısmı.
Seni bilmeyenler ve seni nasıl ve ne kadar sevdiğimi bilmeyen insanlar da hayatlarının sonlarına kadar bunu bilmeden de yaşamaya devam edecekler. Ama senin pek de umurunda olmayan bu şey benim için oysa ki bir hayat memat meselesinden farksız.
Benim için yine sensiz uzun bir yeni gece benim için. Oysa sen şu an seni seviyor özlüyor ve düşünüyor olmam dışında belki de her şey ile ilgileniyor olabilirsin.
İnan ki çok merak ediyorum dinlediğin bir şarkı da ben aklına geliyor muyum? Mesela ben asla unutamıyorum bana doğru dönerken başından önce gözlerinin bana çerilmesini ve sonra savrulan saçlarının çehren üzerinde bıraktığı tatlı ahenki.
Bak şimdi buraya böyle şatafatlı alengirli uzun uzun anlam karmaşasına mahal verecek sözler sarf ederek ne vaktini çalmak ne de kafanı karıştırmak istemesem de demeden edemeyeceğim bir şeyi daha istirham ederim ki demem gerekmekte. Bu gereklilik de senin için bir anlamı ifade etmediği gibi her ne kadar beni uykusuz bırakıyor olsa da ben biliyorum, seni çok seviyorum.
Biliyor musun, diye başlamayı çok isterdim cümlelerime. Ama bilmiyorsun. Bilmediğin ne de çok şey var. Biliyorum, benim de bilmediğim bir çok şey var. Yazık be. Şimdi olmuş ama bilmediğim şeyleri düşündüm. Düşündükçe heba ettiğim ömrümün ne kadar anlamsız kaldığını fark ettim. Kim bilir bilemem ama ben bilmiyorum işte. Neler olmuştur hayatında neler. Benim bilmediğim o olan şeylerin hepsi ama hepsi seni muvaffak mutlu mesut bahtiyar etmiştir umarım. Yaşadıklarına dair keşkelerin yaşadığın şeyleri aslında yaşamamış olmanı temenni etmen için değil de dahasını fazlasını yaşamış olmayı yeğlediğinden oluyordur umarım. Örneğin ben ciğerlerimi kokunla keşke daha fazla doldursaymışım. Burnumun direği sızlıyor hasretinle. "Gel de bir sarılalım" desen, ilk trene bilet alıp yanına gelmez miyim sanıyorsun acaba.
Durup bakınca diyorum ki, acaba ben nerede yanlış yapmadım? Hayatımın sensiz gecen kısmında sık sık kendime sormaya devam ettiğim bir soru bu. Doğru yaptığım bir şeyden emin olsam ona sığınıp tutunacağım ancak aklıma gelmiyor. Bu beni biraz da alçaklık kompleksine sürüklemiyor değil. Kendimi yetersizmişim gibi hissediyorum. Belki kadar vardır da ve burada devreye giriyordur. Olması gereken şeylerin olması gerekiyorsa olmalarına engel olamayız nasılsa.
İnsanoğlu herşeye zamanla sahiden de alışabiliyor. Ekmeksi kalmaya. Evsiz kalmaya. Yurtsuz kalmaya. Babasız kalmaya. Başarısız olmaya. Düşmeye. Kalkmaya. Sensizliğe de alıştım. Alışmadım değil. Ama sensizliğin yan etkilerine hala bir türlü alışamadım. Nerede Secret Garden parçası duysam için binbir paraçaya bölünür adeta.
Aklımın şirazesi kaydı senin yüzünden. Burada senin yüzünden diyor oluşum bir sitem değil, sadece caresiz aciz bir biçimde durumumu izah etmeye çalışmaktayım. Yersiz bu teşebbüsüm sonucunda ne kadar başarılı olabilirim bilmiyorum ama ne kadar seni aramaya teşebbüs etmsem de bunu bir kez olsun başaramadım yıllardır. Başarısızlıklarıma yenisini ekliyorum gibi geliyor ama yine izah etme teşebbüsüme devam etmem gerekirse, aklımın şirazesi kaydı senin yüzünden derken ne de güzel oldu.. Aklım sen fikrim sen. Varsa sen. Yoksa sen. İlle de sen. Yine de sen. Öyle de sen. Böyle de sen. Seni seviyorum. Seni seviyor olduğumu sevmediğim anlarım oldu, belki seni keşke sevmeseydim ve hatta bundan utanıyorum ama seni keşke tanımasaydım dediğim anlarımda olmuş olabilir. Ama beni lütfen ne olur affet ben onu kendi kendime düşünürken aslında istediğim şey sensiz kalmanın yarattığı sancılara maruz kalmanın zaman zaman dayanılmaz olması ile alakalıydı. Bak bir kez daha demek istediğim bir şey. Seni seviyorum. Şimdi bu seni seviyor oluşumun sonuçlarını bence ikimiz de kabul edip mazur görmeliyiz. Mesela ben seni çok seviyorum ya, o yüzden de ben seni çok özlüyorum. Seni seviyor oluşumun bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak söylüyorum ki seni çok özlüyor olmamda bir beis görmüyorum. Ne var biliyor musun? Seni seviyor olmak güzel bir şey. Seni özlüyor olmak da güzel. Sensizliğin de kendine has bir güzelliği var elbette, yok değil ama ben yine de bu sensizliği kabullensem de pek sevemedim hala. Bak sensizlikten daha çok üzücü bir şey var o da Karanfil Sokak'taki Dost Müzik'in artık Dost Müzik olmaması. Zelzele olsa, yer yarılsa, ben içine düşsem, düştüğüm yerde yer üzerime kapansa üzerime taşlar topraklar devrilse ve ben yerin birbir kat altında kalsam yine de o kadar yıkılamazdı Dünya başıma. Dünyam başıma öyle bir yıkıldı ki, Azrail'i karşımda görsem bu kadar korkmaz bu kadar üzülmem galiba. Seni sevişimi elimden almaya teşebbüs ediyor zaman.
Bak mesela ne var biliyor musun, ben pek çok sigaramı yakışımda seni hatırladığım için üzülüyorum. Pek tabi yine yanlış anlaşılmak istemem; beni üzen şey seni hatırlamam değil. Bu eylem benim yaşam nedenim gibi bir şey. Kalbim attığı sürece olacak bir eylem benim için seni hatırlamak. Sigara içerken senin sigaraya başladığın aklıma geliyor, o canımı yakıyor. Diyeceksin sen de içiyorsun. Ama benimki başka. Benim muhtelif nedenlerim var sigaraya başlamak için ama sen bilmezsin şimdi. Olsun, ben seni yine de çok seviyorum.
İtiraf edeyim ki Ankara Üniversitesi'nin Kampüsü'nün banklarına bir gün gidip, eğer hala aynı bank orada duruyorsa oraya oturup yine bir sigara içeceğim. Bir sigara dediğime bakma, içebildiğim kadar içerim.. Ölmeden önce yapacağım şeylerin arasında bu da var. Ankara'ya yolum her düştüğünde Dost Müzik'i bir kez ziyaret ederdim bir türbe gibi. Zaman! Zaman bu lüksümü benden çaldı. Ankara Üniversitesi'nin o kampüsünü de kapattırmamıştır umarım zaman.
Ben biliyorum hem sen de beni sevdin. Çok sevdiğin başka şeyler başka kişiler de olmuştur illa ki. Ki umarım olmuştur, bunu gerçekten dilerim senin için. Hayatımı anlamlandırma çabam arasında senin beni sevmiş olmanı temenni etmek var mesela.
İşte bunların tamamı olmasa da en azından bir kısmını demek için seni aramaya niyet etmiştim. Bir centilmen beyefendi bir hanımefendiyi bu saatte aramaz. Ben centilmen sayılmam ama seni aramayışımın, pardon; daha doğrusu seni arayamıyor oluşumun makul bir nedeni de yok. Kızarsın bağırırsın engellersin korkusu falan değil. Rahatsız olursan diye çekiniyorum. Sen beni şimdi arasan mesela, cennetle müjdelensem bile o kadar sevinmem. Ama hani felaket anmayayım şimdi ancak çok çok çok kötü bir şey olsa dahi beni aramazsın. Biliyorum. Şimdi sen de biliyorsun ki, beni bir kez olsun aramadın. Acaba ben bir kez olsun aranmaya değmeyecek bir adam mıydım diye soruyorum kendime. Bendeki sensizlikten kaynaklı yan etkilerden birisi de bu.
Şeyi çok merak ediyorum, acaba bir daha ıslak hamburger denedin mi ve sevmiş olabilir misin ki? Ne var biliyor musun; buralarda oralardaki gibi ıslak hamburger yapan yok. Ama ne var biliyor musun; Sen, senle ıslak hamburger yediğimizi bile unutmuş olabilirsin. Bir keresinde Atatürk Orman Çiftliği'nde buluşmuştuk. Oraya aslında kokoreç yemeye gitmiştik de sen kokoreç yemeye sıcak bakmadığını açıkça beyan etmeye çekindiğin için sucuk ekmek söylemiştin.
Tam olarak yeri ve zamanı değil ama hani Kızılay'da buluşmuştuk yürürken elini tutmaya teşebbüs etmiştim de beni terk edeceğin konuşma öncesiydi yürürken ben elini tutmak istediğimde elinin terlemesini bahane ederek elimi tutmamıştın. O zaman o an çok üzülmüştüm ancak sana minnettarım sana çok teşekkür ederim, o anda dahi bana karşı nezaketinden zarafetinden zerre miktar ödün vermedin.
Seni seviyorum. Biliyorsun. Sen bilmezsin diyeceğim bir husus değil. Olduğu gibi salt bir şekilde. Tek kelime ile bile ifade etsem oradaki öznenin gizlisi belirlisi etkeni edilgeni olabilecek her hali sensin. Seviyorum. Garip bir bülbül gibi feryat figan ediyor değilim. Seni seviyor olmamı belirtiyorum. Kaç kez demiştim veya ne sıklıkta derdim hatırlayamıyorum. Ancak bilmen gereken şey ne kadar dersem diyeyim yetmeyecek gibi. İbadet gibi. Ne kadar yaparsam yapayım az kalacak gibi. Yerleri gökleri yaratana iman gibi ne kadar inanırsam inanayım yetmez gibi. Çok kez tekrar ediyor oluşum belki rahatsız edici iğreti edici olabilir. Bunun için de çok özür dilerim. Ne olur beni affet. Sanmam ama olur ya hani, seni unutursam da beni affet.
Sana doğum gününde çiçek veremedim. Bunun için de kusuruma bakma. Ama biliyorsun, şartlar buna pek müsait değildi. Ama sözüm söz, bak gör sen, ilk buluştuğumuzda telafisini yapmasam dünya tepeme devrilsin. Ya bir de ben sana askerdeyken mektup yazmıştım. Niye onu almadın ki. Çok üzülmüştüm. Bak bilmezsin sen, üzülmeyeyim diye artık mektup yazmıyorum sana. Yazsam bile göndermiyorum. Yani bu sanki bencillik gibi gelebilir oradan bakınca belki ama işin aslı senin bensiz dünyada yaşıyorken benim bir etkim ile rutinlerinin bozulmasını istememem. Bir an olsun beni hatırlamıyor olduğunu bilerek yaşıyor oluşum benim için olağan bir hal ama senin beni hatırladığın bir an senin için öyle olmayabilir.
Neyse. Çok şey daha eklerim buraya. Çok söz daha söylerim. Ay demesem içimde kalır, "seni seviyorum" demenin vergisi olsa vergi rekortmeni olana kadar söylerdim. Çok banel bir eylemdi, bunu itiraf ve kabul ediyorum ama ne yapayım seni seviyorum. Adem'in yeryüzündeki ilk cümlesi, Tevrat'ın onbirinci emri, İsa'nın son sözü, imanın yedinci şartı, sevmeyi yasaklasa ben seni yine severdim. İster cennetin olsun ister cehennemin olsun, "Sevenler içeri giremez" yazsa herhangi bir kapıda, seni sevmekten yine vazgeçmezdim. Sevmenin cezası idam olsa, seni seviyorum ve bunu dile getirdim diye idama mahkum edilsem, ölmeden önceki son sözlerim sorulsa yine "söyleyin ona onu çok seviyorum" demek olurdu. Lokman Hekim ölüme çare bulmuş da söylememiş derler. Acaba bu halime de bir çare bulmuş mudur, bilemeyiz ki. Bak bu aşk değil. Takıntı saplantı değil. Ben sadece seni seviyorum. Hepsi bu.
Aslında seni sadece seni seviyorum demek için arayacaktım tam şu anda. Aramamış olmam seni sevmediğim anlamına gelmez. Aramayacak olmam seni sevmeyeceğim anlamına da gelmez. Aramasam da seni seviyor olacağım. Hani bunu sana demesem de seni seviyor olacağım.
Bunda da vardır bir hayır demeyi çok istiyor içimdeki kaderci yanım. Ama böyle hayra lanet olsun. Kimse gücenip alınmasın. Ne yapayım seviyorum işte. Çok, en çok, her şeyden çok, gibi gibi miktar belirten şeylerle söylediğime bakma. Ben aslında bir tek seni seviyorum.
Son bir şey daha demek istiyorum, seni seviyorum.
Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle
Kullanıcı avatarı
#2 ·
Mesajlar: 355
Kayıt: 30 Kas 2021, 13.34
Ad Soyad: Semra Eroğlu
Cinsiyet: Bayan
Konum: Antalya
Profil: Doğrulanmadı
X (namıdiğer Twitter): obeldecom
Beğendi : 325
Beğenildi : 150
Güzel bir aşk hikayesi okudum bunu hikaye bölümünde paylaşsanız nasıl olurdu?
Kutlarım değerli şair umarım sevenler kavuşur hayat kısa saygılar.
Kullanıcı avatarı
#3 ·
Mesajlar: 17
Kayıt: 18 Eyl 2022, 00.14
Ad Soyad: Mehmet Aluç
Cinsiyet: Bay
Konum: ANKARA
Profil: Doğrulanmadı
X (namıdiğer Twitter): mehmetaluc06
Beğendi : 2
Beğenildi : 10
Güzel bir aşk yazısı okudum sevmek güzeldir ah birde karşımızdakine söyleyebilsek vey söyledikten sonra sözümüze sahip çıkabilsek tebriklerimle.
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular