Kesit\3 - Fatih Aziz Ünal

 1 mesaj
 941
Forum kuralları
Hikaye Paylaşma Kaideleri
Cevapla
#1 ·
Mesajlar: 152
Kayıt: 16 Mar 2021, 22.32
Ad Soyad: Fatih Aziz Ünal
Cinsiyet: Bay
Konum: Nevşehir
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 169
Saat, akşam altıyı geçiyordu. Altı buçuğa sözleşmişlerdi. O ise altıya on kala çoktan kafedeydi. Paltosunu yanındaki sandalyenin sırtına atmış, örgü atkısını paltosunun üstüne koymuş, ufak çantasını sandalyenin kenarına asmış, bir bardak su söylemişti. Normalde gayet sakin ve soğukkanlı biriydi ancak şu an üzerinde garip bir tedirginlik vardı. Gözünü kapıya dikmiş, ara ara suyunu yudumluyordu. Kafeye gözü yormayan sarı tonlu ışıklar hâkimdi; dekorasyonunda genellikle ahşap kullanılmış, yüksek tavanlı, genişçe bir yerdi. Buraya gelmeyi o önermişti. Öneriyi duyar duymaz zevklerinin benzemesine memnun olmuştu. Kazağının bileklerini parmağıyla hafifçe sıyırıp saatine baktı. Henüz on beş dakika vardı. Elini yüzünü yıkamak için lavaboya gitti. Elini yıkadıktan sonra yüzüne birkaç kez su serpti ve kuruladı. Aynaya bakarken dudağının bir yanını geriye doğru sıkarak içinden, “Hmm… Acaba biraz makyaj yapsam daha mı iyi olurdu? Hiç haz etmem ama yapmazsam isteksiz veya özensiz görünebilirim. O öyle mi düşünür? Bu ilk buluşmamız değil, böyle bir şeyi önemseyeceğini sanmam. Yine de emin olamadım. Şöyle dikkat çeken yerlerde bir iki detay onun da hoşuna gider muhtemelen. Evet evet, hafif bir makyajdan kimseye zarar gelmez.” Çantasından mat gül kurusu rengi ruj, koyu bej rengi far ve rimelini çıkardı. Farı, kaşlarına kadar yükseltmeden göz kapaklarının dış bitimine doğru yoğunlaştırarak hafif dumanlı görünecek şekilde fırçasıyla yaydı. Rimelinin biraz kuruduğunu fark etti. Aldığından beri pek kullandığı söylenemezdi. Fırçasını birkaç kez tüpe sokup çıkardı, kullanılabilecek kadar akışkan olduğunu görünce fazlasını yavaşça sıyırıp dikkatlice kirpiklerine sürdü. Rujunu da usulca sürüp dudakları arasında yayarak düzeltti. Malzemelerini çantasına koyup saati kontrol etti, iki dakika kalmıştı. Aynaya tekrar baktığında gülümseyerek, kısık sesle “Biraz adrenalin iyi geliyor demek ki, evde olsaydım ne bu kadar temiz ne de bu kadar çabuk yapabilirdim. Lavabonun tek kişilik olması da iyi denk geldi, rahatça hallettim. Güzel oldu bence.” Ellerini tekrar yıkayıp, yumuşak fakat yoğun parfümünden hem boynunun iki yanına hem de bileklerinin içine seyrek denilebilecek kadar sıktı. Parfümü bilekleriyle, boynundan kulaklarının arkasındaki kemikli kısma kadar ovarak tenine yedirdi. Ardından son kez kıyafetlerine baktı ve dışarı çıktı. Kapının önünde üç kişinin yüzlerindeki sabırsız ifadelerle beklediğini görünce içinden, “Neden hep böyle olur ki…” diye geçirdi ve mahcup adımlarla masaya döndü.

Masaya yaklaşırken onun henüz gelmediğini fark etti. Saatine tekrar baktığında buçuğa bir dakika kalmıştı. Uzun eteğini eliyle toparlayıp kendi sandalyesine oturdu. Tam bardaktaki sudan bir yudum alacakken kapıdan onun girdiğini gördü. Onu ne zaman görse ilk kez görmediğini bilmesine rağmen etkisi altına alırdı kendisini. “Ah… Kendine ne yapıyor bilmiyorum ama ne yapıyorsa iyi ki yapıyor” Sıcak bir selamlaşmanın ardından, adam paltosunu yan sandalyeye koyup göğsüne çapraz bıraktığı atkısını da boynundan alıp paltosunun üzerine usulca bıraktıktan sonra kadının karşısına oturdu. Hâl hatır sorulduktan sonra biraz günlük olaylardan bahsettiler. Sohbet, önceki buluşmalarında ve diğer yollarla ettikleri sohbetlerde olduğu gibi giderek koyulaşıyordu, fakat adamın yüzündeki ifade bir şeylerin her zamanki gibi olmadığına delalet ediyordu. Kadın da bu durumu sezmişti. Adama yüzündeki ifadeyi sebep göstererek iyi olup olmadığını sordu. Adam, “Sesin… Kelimelerinin her sesine tekrar tutuluyorum. Derinlerde bir yerde sakinleştiriyor, sanki bilmediğim yaralarımı iyileştiriyorsun.” Duydukları kadını istemsizce gülümsetmiş, utandırmıştı ancak; söylediklerinin neden adamı buruk hissettirdiğini anlayamamıştı. Adam devam etti, “Tanışalı çok olmasa da beni az çok tanıyorsun. Hatta belki de hayatımdaki diğer insanlar arasında beni en çok tanıyanlardan birisin diyebilirim. Daha ilerisi, en iyi anlayanlardan birisin. Dikkatini çekti mi bilmiyorum ama tam manasıyla göründüğüm gibi değilim. Elbette herkes bir nebze öyledir fakat; ne bileyim, diğerleriyle konuşunca olağandan daha anormalmişim gibi hissediyorum. Nitekim tecrübelerim de bu hissi devamlı tasdik ediyor. Geçenlerde, belki bir hafta evvel, içimi yine o kaotik hisler kapladı. Kayboldum. Kimim, neyim, ne yapıyorum sanki hepsi buğulu bir camın arkasında duruyordu. Hala kendime gelmeye çalışıyorum.” Kadın, gözlerinde parıldayan şefkatle yavaşça adamın eline uzanıp nazikçe tuttu ve adamın gözlerine baktı. “Nasıl hissettiğini anlayabiliyorum, inan. Ben de senden farksız değilim ki. Söylemeseydin konusunu açmazdım aslında, belki ilerde bahsederdim. Çünkü biliyorum, bahsettikçe artar şiddeti, rüzgârlar fırtınaya, fırtınalar tayfuna döner. Sen ise gözlerinin önünde parçalanıp dört bir yana savrulan varlığına tutunmak için çırpındıkça o kesif bataklığa gömülürsün. Ama ben buradayım. Birbirimize nefes oluruz ciğerlerimiz sıkışırsa, liman oluruz alabora olmaya ramak kalmışken, merhem oluruz kan revan içinde kalmışsak. Sen tasalanma. Belki değişmeyiz ama kendimiz oluruz, beraber.

Adam, hem dudaklarını hem de dişlerini sıkarak gözlerini kadınınkilerden kaçırdı. Gıcıklanan boğazının açılması için birkaç saniye kendini zorladı. O kısa saniyelerde, kendini şartladığı bir cümle zihninde onlarca kez yankılanmıştı: “Aynı şeyden bahsediyor olamayız. Hayır, o öyle sanıyor” Kadının gözlerindeki şefkat yavaş yavaş yerini, anlamaya çalışan birinin şaşkınlığına bırakıyordu. Adam, boğazı açılınca gözlerini yerden kaldırıp son bir atılımla söze girdi. “Yapamam. Bahsettiğim şeyler benim için bile fazla. Bazen senin hakkında nasıl hissedeceğimi dahi bilemiyorum. Hislerimin geçici veya yanıltıcı olması ihtimaliyle devam edemem. Bu haksızlık kimseye reva değil. Ne kadar acı verici olduğunu kendimden biliyorum. Belki de yanlış düşünüyorum, yanlış bir karar vermek üzereyim ama ahdettim, kimseye yaşatmayacağım kendi yaşadıklarımı. En azından hep yaşatmamak için çabalayacağım. Çünkü şu an söylenenler de acıtacak, farkındayım. Ama başka ne çarem var? Baksana, böylesi bir karardan bile emin olamıyorum. Sana ne sunabilirim ki?..” Adam konuştukça kadın elini ağır ağır kendine çekiyordu. Gözlerindeki şaşkınlık, hayal kırıklığıyla karışmış, hiddete dönüşmüştü. Bu konuşmanın nereye varacağını sezip, hışımla adamın sözünü kesti. “Hayır! Hayır… Devam etme. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu!? Hayır… Bu kadar kör olamazsın. Bari sen bu kadar kör olma. Yapma bunu. Söylediklerin artık geri alınamaz ama buradan sonrasını söyleme. Ben de duymamış gibi yapayım. Sen içimde hâlâ tek parçayken, dur.” Kadın, aniden gelişen olayın gerçekliğini sindirmeye çabalarken, konuşmaya devam edemedi. Adam ise fazlasıyla gerilmişti, kadının gözlerine bakamıyordu. Masada kısa bir sessizlik hüküm sürdü. Sessizliği adam bozdu. “Lütfen, böyle davranma. Yaşadıklarımı değiştiremem, sen de biliyorsun. Benim için kolay mı sanıyorsun? Benim içim parçalanmıyor mu, derim her harfte kesikler içinde kalmıyor mu? Fakat…” Duraksadı. Göz kapakları kapanıp yüzünün her yanı kasıldı. Söyleyebilmek için tüm gücüyle kendini zorladı, “…yapamam. Özür dilerim, yaşattıklarım için.

Adam, o masada oturmaya daha fazla dayanamadı. Tam paltosuna uzanacakken kadın, hiddetle adamın bileğini tutarak, “Gözlerime bakarak söyle. Sonra istediğin yere git.” Adam, kadına bakamadı. Kadının eline bakarak, “Rica ediyorum bırak. Şu an zaten kendimden iğreniyorum.” Adamın yüzü kireç gibi olmuş, kalbi dörtnala atıyordu. Kadın, zorlansa da, elini yavaş yavaş gevşetti. Adam eşyalarını hışımla toplayıp kapıya doğru yöneldi. Birkaç adımdan sonra durdu. Omuzlarının yükselip alçalışından, derin bir nefes aldığı anlaşılıyordu. Bu esnada elindeki atkısını tüm gücüyle sıkıyordu. Ardından hızlı adımlarla kafeden çıktı.

Kadın az önce yaşadıklarının şokunu hâlâ yüzünde taşıyordu. Tüm gücünü kaybetmiş, elleri kolları boşanmış, oturduğu sandalyeye yığılmıştı. Ağlayamadı bile. Ne hissedeceğini bilemiyordu. Masadaki bardağa uzanıp içindeki suyu içti. Şimdiye kadar içtiği en acı suydu bu. Aniden öksürmeye başladı. Kadının durumunu gören garsonlardan biri, yanına gelip “İyi misiniz?” dedi. Kadın, “İyiyim” diyemedi.

Fatih Aziz Ünal
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular

Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle