Ahmet Haşim'in Ölümü

 1 mesaj
 1022
Cevapla
Kullanıcı avatarı
#1 ·
Mesajlar: 6
Kayıt: 13 Haz 2021, 23.05
Ad Soyad: Peyami Safa
Cinsiyet: Bay
Konum: İstanbul
Profil: Doğrulandı
Beğenildi : 5
Ahmet Haşim'in ölümü şair Türkiye’yi çok sarstı: Büyük hatırasına ihtifaller yapılıyor; konferanslar veriliyor. Yedigün'ün de yeni sayısını ona hasredeceğini memnuniyetle haber vereyim.

Haşim'siz kalan edebiyat aleminin bu hassasiyeti, bizde, uyuşmuş sayılan edebi alakaların ne kadar canlı olduğunu gösterir. Vakıa edebi gruplar, teşekküller, sistemli, edebi faaliyetler yok; vakıa edebiyat dostları hazin bir cenaze alayında, matemli bir tesanüt içinde görünüyorlar; bu hazin alaylar, ihtifaller bitti mi, bir yandan ölünün mezarını, öte yandan da edebiyat muhitlerimizi büyük bir sükut kaplıyor. Fakat olsun. Bu demektir ki edebi iştiyaklar, buldukları fırsat ne kadar acı olursa olsun, bir tesanüde şekil verecek toplantı merkezine doğru çağlayanlar gibi akıyorlar. İnsan kalplerini birbirine bağlamak için matemden daha sağlam ve samimi bir rabıta bulunamaz.

İşte Ahmet Haşim'in ruhunun kumanda ettiği büyük bir edebi cemiyete her nesilden, her fikir zümresinden insanlar koşa koşa geliyorlar, giriyorlar ve dağılmış sanılan edebiyat kalabalığının içtimai bir vahdet olduğunu ispat ediyorlar.

Hepimiz anlıyoruz ki çokluğumuz nispetinde bu matemi paylaşabiliriz ve Haşim'in hatırasına uzun bir ömür temin edebiliriz. Kıymetli bir adamın bıraktığı boşluğu, ancak bütün bir edebiyat dünyasının insanları, bütün edebiyatçılar ve okuyucular doldurabilirler. Zira hepsinde o kıymetliden bir parça, hepsinde Haşim'in tesirinden kalma bir parça vardır. Ancak bu parçaları ekleyerek, gidenin boşluğunu unutturacak bir teselli hayalini yaratmak mümkündür.

İtiraf edelim ki muhabbetlerimiz ve miskin alakalarımız, büyüklerimizi sağlıklarında, tahlil, tenkit ve tebcil edecek tarzda bir türlü yerlerinden kımıldanamıyorlar. Ancak ölüm gibi felaketin sillesi, uykuda bulunan dikkatleri uyandırıyor. Haşim'in ölümünden sonra yazılan ve söylenen, yazılacak ve söylenecek olan şeylerin çoğunu hayatında iken ifade etmeye mecburduk. Nerelerde idik o zaman?

Haşim aramızda geziyordu, konuşuyordu, makale yazıyordu, şiir söylüyordu, kitap çıkarıyordu; bir küçük makale veya fıkra hududunu geçmeyen yarım yamalak tenkitlerden başka Haşim için ne yaptık?

Her tebcilde o kadar çok geç kalıyoruz ki şükran duygularımızın muhatabı, giden adamın şuuru olmak lazım gelirken, mezarların hissiz çukurlarına haykırmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Ancak spiritüalist akidelerden medet umarak rahmetlini ruhunu baki farz etmek suretiyle, melun bir şüphenin sakatladığı aciz bir teselli bulabiliyoruz.

Fakat ya maazallah ölümlerden sonra da kayıtsızlığımızı muhafaza etseydik?.. Ya bu kadarcığını da çok görseydik?.. O vakit, her gün biraz daha yolcusu azalan bu çölden kuş uçmaz, kervan geçmez olurdu.

Yalnız Haşim'in değil, herhangi bir büyüğümüzün kaybından alacağımız ilk ders, yaşayan gözlere, vuran bir kalbe, yazan bir ele karşı artık bu, kış günlerindeki yılan uyuşukluğunu terk etmeye karar vermek olmalıdır.

Yeni nesillere de bakıyorum, herkes şiir, herkes hikaye ve roman yazıyor; okumak, başkalarını anlamak, hayatları ve eserleri hakkında etüt yapmak gayretinde olanları göremiyorum. Hakiki tenkit, ölen sevgililerin arkasından gözyaşı dökmekten ibaret kalmaz. Henüz bu romantik devreden çıkmış değiliz.

P. Safa, “Ahmet Haşimin Ölümü”, Yedigün, C. 1, Nu: 14, 14 Haziran 1933, s. 3.
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular

Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle