Joker - Sinema Kulübü

 7 mesaj
 1770
Forum kuralları
Sadece kulüp üyeleri yazabilir. Sinema Kulübümüze katılarak sizler de iştirak edebilirsiniz. Daha fazla bilgi edinin
Bir dahakine Tavşan Jojo filmi konuşulacak.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
#1 ·
Mesajlar: 1734
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 816
Beğenildi : 776
Resim
Joker'i ilk duyduğumda ve fragmanını seyrettiğimde hayran kalmıştım. Dahası fragmanı bile o anlarda içinde bulunduğum hale bir dayanak oluyordu; fragmanı tekrar tekrar seyrettiğimi hatırlıyorum. Ben sinemaya gitmek yerine iTunes Store'dan ön sipariş vermeği düşünüyordum, lakin dayanamayıp sinemaya gittim ve çıktığımda ilk yaptığım ön sipariş vermek oldu. Evet, filmde bol bol kahkaha olmasına rağmen, salonda hiç kimse gülmüyordu.

Şüphesiz arşivimdeki en kıymetli film. Lakin artık öyle oldu ki, haftanın filmi olduğu için tekrar seyrettiğimde sanki ezbere bildiğim bir masalı tekrar dinliyormuş gibi hissettim. Her sahnesine, diyaloglara vakıftım. Çok sevdiğiniz bir masalı bininci defa dinleyince aldığınız zevk raddesindeydi.

2019 senesinde pek çok kaliteli eser çıktı. Bunların biri bana göre tartışmasız Joker filmidir. Garip gelebilir ama Todd Phillips'in diğer filmlerini henüz seyretmesem de Joker filminden sonra onun ne kadar iyi bir yönetmen olduğuna şahit oldum; dahası fevkalade kelimesinin hafif kalacağı kadar müthiş bir performans sergileyen Joaquin Phoenix ile daha dikkatli alaka kurmamı da sağladı.

Joker, malumunuz olduğu üzere Batman'in düşmanlarından biridir. Pek çok defa beyaz perdede gözükse de Joker filmine kadar müstakil ve orijin olarak kameraya alınmamıştır.

Her ne kadar bir anda çok popüler olduğu için baz şeyler buna kurban gidebilse de ben hakkının verildiğini düşünüyorum. Zaten iki Oscar dahil sırayla ödülleri topladı.

Duymuşsunuzdur Taksi Sürücüsü ve Kahkahalar Kralı filmlerinde epey ilham aldığı belli ve bu filmlerde de Joker'de oynayan Robert De Niro başrolü oynuyor. Bence onun yerine başkasının oynaması düşünülemezdi.

Maruz kalınmasını tabii bulduğum bir münakaşa var: En iyi Joker, Heath Ledger mı, Joaquin Phoenix mi? Buna en iyi cevabı bulmak için Phoenix'in bir ödül konuşması söylediği şu sözleri okumalıyız: "Doğrusunu söylemek gerekirse burada en sevdiğim aktörün, Heath Ledger’ın omuzlarında duruyorum."

Biri kamil bir Joker karakterini oynarken diğeri bir karakterin ortaya çıkışını oynamaktadır. Ledger, efsane ve Joker'i sevdiren, onu zirveye çıkartan bir aktör iken, Phoenix bu zirvedeki karakterin ortaya çıkış hikayesini -bana göre ve aslında tek- hakkıyla oynayan bir aktör. Lakin baktığımda ben Kara Sövalye'deki Joker ile bir bağ kuramıyorum, çünkü adam katıksız bir kötü ve bence elle tutulur bir tarafı yok. Lakin Joker filminde, ezilen, dışlanan, yalnız, hor görülen ve çökmüş bir toplumdaki bir adamın Joker'e dönüşmesini izliyoruz. Bu haller gerçek dünyamızda da var; bu sebeple onunla daha fazla empati duyuyoruz. Lakin şunu unutmamak lazımdır ki o bir "akıl hastası".

Filmde her sahne çok kıymetli ve gerçekten kaliteli. Elbette malum metro sahnesinin yanında benim en çok beğendiklerim: Annesini yıkarken annesinin ona "Komedyenlik yapabileceğini nereden çıkardın? Komedyenlik için komik olman lazım gelmez mi?" demesiydi; Diğeri Bruce'un, yani müstakbel Batman ile karşılaştığı sahneydi, elini ağzına sokup gülen bir çehre oluşturuyordu; Komşu kızının evine girdiği ve ona bakarak eliyle silah yapıp kafasına dayağı ve aslında onunla yaşadıklarının gerçek olmadığını anlaması; Elbette en sondaki "Kanlı Gülüş" sahnesi. Hepsini yazmayayım; sizin de favori sahnenizi merak ediyorum.

Film hakkında konuşacak çok şey var, şimdi söz sizde.
Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle
#2 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Bence filmi kendisinden öne taşıyan birçok unsur mevcut. İsminin Joker olması, anarşiyi işlemesi, kamera önü ve arkasındaki ekibi derken bunların hepsini beraber düşününce filmin neden ön planda olduğunu anlıyorum. Fakat isimleri tamamen değiştirdiğimizde elimizde sadece "iyi bir film" olarak kalacağı kanaatindeyim. Filmin şaheser olmadığını düşünmekteyim.

Hayatı çok zor geçen ve cemiyete sağlam tenkitler getiren birinin artık fiiliyata geçtiği bir vetire başarılı şekilde işleniyor. Yaptığı tenkitlerde de bol bol haklı olduğu yerler mevcut filmin. Lakin bir hakikati anlatma şekliniz onun bulacağı karşılığa tesir eder. Bir isyan hali öfkeli insanları harekete geçirir lakin karşı tarafın zaten pek yapmadığı "empati" ihtimalini daha da azaltır. Bir düşman yaratılmış olur çünkü.

Şunu da söylemek gerekiyor. Bu şekilde bir bakıma "adalet" arayan insanların hep problemli, deli, meczup, sosyopat olarak işlenmesi de cemiyette insanların zihinlerinde bu şekilde yer tutabilir. Yaptığı fiiller yanlış olmakla beraber birtakım haksızlıkları dile getiren herkese aynı ithamlarda bulunmak ihtimali artar. Filmdeki akıl hastası karakter annesinin bir nevi icadı. Fakat her söylediğine de "deli" cihetinden bakamayız. Belki de cemiyetteki kaybolmuşluğu anlatmanın en iyi yolunu, bir "deli" yolu ile seyirciye aktarmak olarak görüyorlardır bu da bir ihtimal elbette. İşin ehilleri daha iyi bilirler.

Film bittikten sonra da zihni meşgul eden türden. Seyredilmesini tavsiye ederim rahatlıkla. Bana sorarsanız IMDB'deki puanı (Temmuz 2021 itibariyle 8,4) film için çok ama çok fazla. Sebeplerini de başta yazdığım şeylere bağlıyorum. Yine de izlediğinize asla pişman olmazsınız derim.

"Favori" diyebileceğim sahne annesinin akıl hastası olduğunu öğrendiği sahneydi. Arşivdeki ilk andan dosyayı tetkik ettiği anın sonuna kadar birtakım şeylerin zihinde berrak hale gelmesi favorimdi diyebilirim.
Kullanıcı avatarı
#3 · | Moderatör
Mesajlar: 7
Kayıt: 13 Eyl 2020, 12.24
Ad Soyad: Hakan Durak
Cinsiyet: Belirsiz
Konum: Van
Profil: Doğrulanmadı
Beğenildi : 9
ANARŞİZMİN "JOKER"İ NİHİLİZM MİDİR?

Sinema dünyasının en saygın eleştirmenlerinden Marksist Sosyolog Slavoj Zizek, Joker filmini değerlendirirken, “Filmin şiddet sahnelerinin ön plana çıkartılması eleştirilerde haksızlıktır” diyerek, aslında filmin günümüz siyasi sistemin çıkmazlarına ışık tutuğunu söyler. Joker hem değerler dünyasının hem de yönetimlerin kirlenmişliğini ifade etmektedir. Joker, özden yoksun aklın peşine koşmakla başka bir gücün hizmetine girdiğinin hiç farkına varamamıştır. Ortak bir bilincin merkezi haline getirilmiştir. Duruşuyla toplumun orta sınıfını temsil etmektedir.

İlk metro cinayetinde istenilseydi Joker medya tarafında linç edilebilinirdi ama aksine o ortaya konmuştur. Filmin kurgusunda mevcut sistem eleştirisi, Belediye başkanı üzerinden yönetim, çöplerin toplanmaması üzerinden çevre ve sağlık, kendi hastalığı üzerinden sağlık hizmetleri, işten kovulması ve bir tabelanın sorgulanması üzerinden sermayeye tepki vererek şiddete başvurulmuştur. Etrafı dağıtarak ve yakarak yapılan tepkiler hiç biri özden değil aksine dışarıdan yönlendirmelerdir. Özden olmuş olsaydı ya bir inanca ya da bir ideolojiye bağımlı olmalıydı. Kurguda bunlara hiçbir gönderme yoktur. Zizek; “Film, üzücü toplumsal gerçekliği ve nihilist bir tepkimenin açmazını gözler önüne seriyor.” diyor

Hiçliğe indirgenmiş bir tepkime, aslında araç haline getirilen bireyin göstergesidir. Kapitalizm çok saydamdır. O her yerde ama görülmez. Bazen onu modernitenin getirdiği özgürlükte, ilerlemede, konforda, rekabette, modada, cinsiyet ayrımında görmek mümkündür. Coca Cola tüketmediğiniz sürece pet sularını içer ve bir başka kapitali besleriz. Çevremizde ve hayatımızda üretilmiş her şey kapitalizmin çarkından geçmeden bize ulaşamaz. Aslında para/ meta ve insan ilişkisi insanlığın en derin konusudur ve birçok kadim kültürlerde olduğu gibi İslam literatüründe ise ahiretle dahi ilişkilendirilmiştir. Yazımızda kullanılan ‘Kapitalizm’ kavramı daha çok bir zihniyetin temsilidir. Bu zihniyet, her şeyi ile insanı sömürme üzerine kurgulanmıştır. İnsani değerleri parçalamaktan tutun birçok alanda bir grup zümrenin tutkularını beslemektedir.

Bunu gerçekleştirirken çok makul ve gerçekçi bir yaklaşım sergilenmekte. O her şeyi araç olarak kullanmayı çok iyi bilmektedir. Bu sebeple çok saydamdır. “Özgürlük” dedik çünkü hareket eden insan ancak tüketebilir. “Cinsiyet” dedik çünkü cinsiyete göre ürün çeşitliliği ve renk dâhil olmak şartıyla satışları hızlandırır. “İlerleme” dedik çünkü başarmak için daha çok çalışmak ve modern insanın buna kendisini adaması gerekir. Kapital ruhun en güçlü aracı “bilim ve bilimsellik”tir. Cesetlerimiz dahi kadavra olup ya ilaç firmasına ya da tıp endüstrisinin kapitaline hizmet etmekte. Bunların hepsi insanlığın geleceği adına yapılmakta. Burada sihirli söz “insanlık ve gelecektir.” Zizek, en önemli konuya şöyle değiniyor. “Evet, bu bir son adım değil ama masaya bir şey açmanın temelleri.” Burada masanın üstünü temizlemekte kasıt ne olabilir?

Moderniteden önce yönetim toprağa dayalıydı. Şimdi ise nüfus/ demografik yönetim şekli olarak devam etmektedir. Doğa daha önce işlenirken şimdi ise bir şeylerin üretim aracı olmuştur. Hesaplanabilir ve güç elde edilir hale gelen doğa/ dünya yapaylığı yaygınlaşmıştır. Parçalar halinde bulunan maddeler / şeyler başkalaştırılarak yeni ürünler elde edilir. Bunların en yaygını petroldür. Akıl, işlenen bir dünyayı üretilmiş bir dünyaya dönüştürmüştür. Gezegeni/ doğayı programlanmış bir şekilde hâkim olma isteği batı zihniyetinin bir ürünüdür. Tekniğin buyruğu her zaman üstün gelmiştir. İnsan aklının doğadan üreteceği hiçbir şey kalmamıştır. Siyasal yönetimlerde aklın ışığında kendisini de geliştirmiştir. Topraktan kopan anlayış hikmetten hükmetmeye geçmiştir. Liberalizmin siyaset alanına ilk çıkışı devlet ve kapitalizmin bireyi baskılaması sonucunda tepki olarak modernitenin ürettiği bir sistemdir. ‘En iyi hükümet en az hükmedendir’. Piyasa ekonomisinin temelleri onun sayesinde atılmıştır. Liberalizm bireyciliği beslerken kapitalizme kapı aralamıştır. Özgürlüğün ihtiraslarını kabartan kapital ruh daha da güçlenmiştir.

Joker filminde kitle hareketleri bize liberalizmin mottosu “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” siyasal söylemini hatırlatır. İki yüz yıldır modernitenin kucağında büyüyen yönetim anlayışları ve kapitalizm/şirketler gizliden çatışmaktadır. Şimdilerde şirketler kendisini daha da güçlendirecek yeni yönetim / sistem arzulamaktadır. Öncelikle masanın üstündeki hukuk, ulus devleti, demokratikleşme, uluslararası ilişkiler, para sistemleri ve enerji sistemleri vs. kalkmalıdır. Rönesans ile başlayan şu anki batı aklı, hiçliğin içinde boğulmaktadır.

Filmde Joker’e bir sıfat kullanılır ‘ucube’. Tıpkı zombileşmiş bir karakterdir. Zombilerin ortak özelliği insanları yemek değil aksine hastalıklı kanlarını sağlıklı insanlara bulaştırıp zombileştirmektir. Aslında bireyi ve toplumu değiştirmenin bir göstergesidir.
Zombiler hem bu dünyanın hem de diğer dünyanın bir yaratığıdır. Arada kalmış bir varlık, tıpkı Joker gibi. Kan ve kan lekesi hep insanı ürkütmüştür. Kaldı ki, filmde Arhur’un soyadı ‘fleck’tir. Almancada ‘fleck’in anlamı ‘leke’dir. Zizek, filmin son tahlilinde Jocker üzerinden doğrulama yapmıştır ama filmin yorumunu ve okumasını yapmak istememiştir. Bir şeyi doğrulamak, olmuş bitmiş ve mevcut durumun ifadesidir. Tıpkı bir resmi parmakla göstermektir. Görüleni ve bilineni ifşa etmektir. Bir şeyin yorumunu ve okumasını yapmak, mevcut bir durumun öncesini, anını ve sonrasını tahlil etmektir. Ya da gizlenmiş gerçekleri açığa çıkarmaya çalışmaktır. Gerçeklerin üzerinden örtüyü kaldırmaktır. Zizek, Joker’e ‘daha radikal kararla’ ya da ‘ masanın üstünü temizlemekle’ neyi ima etmek istemiştir?

Filmde şehrin ileri gelenlerinin seyrettiği Charlie Chaplin’in kadraja girmesiyle, sinemadaki komedi kültürü Jokerle kıyaslanır. Çünkü Joker de kendisini komedi ustası olarak tanımlamaya çalışır. Yönetmen çok ustalıkla bu filmi, aynı zamanda tiyatrodaki komedinin bir alt türü olan ‘vodvil’ yaslamıştır. 1800 yıllarda sahnelenen vodvil, modernliğin ve şehirciliğin ortaya çıkmasıyla orta sınıfın trajedisini işlemiştir. Trajedi daha önceleri soyluları ve kralları konu edinirken bu tür ise sıradan halkı konu edinmiştir. Moderniteyle halkın acıları, şehrin çarpıklığı, fabrikalar ve insanların yaşam koşulların zorlaşması hicivlenerek sahnelenir. Vodvil’in anlamı ‘Şehrin Sesi’dir. Avrupa’nın birçok ülkesinde farklılıklar olmamak şartıyla sahne edilir. Fransa’da ‘Bulvar Tiyatrosu’ olarak tanımlanır. Jocker filmi bu tiyatronun etrafında kurgulandığı anlaşılmaktadır.

Filmin son sahnelerden biri şehrin ışıkları altında ve bir bulvar kavşağında isyan sesleriyle kurgulanmıştır. Fransa’da bu komedi türü müzikaller ve popüler şarkılarla sahnelenir. Filmde de bunun örnekleri danslarla görülür. Beklenmedik olaylar ve neden – sonuç ilişkisinde pek mantık aranmaz. Kapı komşusunun evine birden girmesi veya ansızın takip etmesi gibi konular bu tiyatrodan alınan örneklerdir. Filmde talk şovcu Robert de Niro’nun sokaklardaki çöpleri konu ederek hiciv yapması ve halkın gülmesi sistemin eleştirisidir. Jocker’in sıradan bir karakter olması tiyatrodan alınmadır. Filmde hiç çözümün olmayacağı hissiyatı ya da ucunun açık bırakılması bu tiyatroya yaslanmaktadır. Bu tiyatroyu ilk sinemaya uyarlayan ise Modern Zamanlar ve Şehrin Işıkları’yla Charlie Chaplin’dir.

Arthur’un (Jocker) karakterin hayatını değiştirmeyi karar verdiği eşik cümlesi: “Eskiden hayatımın bir trajedi olduğunu düşünürdüm. Şimdi anlıyorum ki, bir komediymiş.” Arthur’un bu komedisi aslında daha çok gülünç duruma düşmekle ilgilidir. Bir komedi, hayatın akışı içinde toplumsal aksaklıkları, düzenin problemlerini ve bireyin çıkmazlarını anlatırken nükteleme ve hicivlemedir. Kelime oyunları bunun bir parçasıdır. En iyi örneği Hacivat ve Karagöz’de görürüz. Sinemada Kemal Sunal filmleriyle ya da Züğürt Ağa örneğinde Şener Şen’dir. Dünya sinemasında ise Charlie Chaplin’dir. Komedi bir sanat işidir. Bir olay veya hareketler ince sanatsal bir zekâyla kurgulanır. Seyirci ise bu kurguya / sanata güler. Eğlenme ve gülme kurgudan kaynaklanır. Bir komedyen bunu ustalıkla yapamazsa gülünç duruma düşer. Seyirci yine güler ama bu sefer merkezde şahsiyet ve kimlik vardır. Gülünç olmak bireyin şahsiyetini zedeler ve alay konusu olur.

Filmde Jocker çocukluğundan itibaren en çok sevdiği program Robert de Niro’nun talk şov programıdır. Kendisinin bir idolüdür. Programa davet edildiğinde çok mutlu olur. Çünkü kendisi de işsiz kalınca çocukluğundan beri en çok yapmak istediği komedyenliği farklı farklı barlarda yapmaktadır. Aslında pek başarılı değildir. İlkokuldan beri not tutuğu defteri hep yanındadır. Sahne alacağı konuları buradan seçer. Filmde programa hazırlık sahnesi uzun tutulur. Seyircinin bilinçaltına canlı yayında intihar edeceği izlenimi verilir. Programa girişi muhteşemdir ve palyaço makyajı yapmıştır. Alkışlar kopar. Tanışma faslından sonra Rober de Niro kendisinden şov yapmasını ister. Defterini açar ve bir kapı vuruş sahnesiyle ‘ tak tak tak…’ başlar ama devamı getiremez. Duraksar ve nutku tutulur. Robert de Niro bu durumu fırsata çevirerek onu gülünç duruma düşürür. De Niro’nun hicivlemesine gülen seyirci Jocker’i yuhalamaktadır. Gülünç duruma düşmek nesneleşmektir. Artık o programın nesnesi olmuştur.

Bir insana çok komik olduğunu söylerseniz ruhu okşanır ama gülünç olduğunu söylerseniz ruhu zedelenir. De Niro da sistemin adamıdır. Jocker karakteri doğduğundan beri hep incitilmiş ve nesneleştirilmiştir. Onda ki bu incinme, o kadar derindir ki: daha önce annesi gençliğinde iş adamı Thomas Wayne’nin malikânesinde hizmetli olarak çalışmıştır. Jocker bu adamın gayrı meşru çocuğudur. Annesi, bu iş adamına tutkuyla bağlıdır. Buna rağmen kapı dışarı edilirler. Anne travma geçirir. Bu dönemlerde anne oğluna bebekken işkence etmiştir. Bu sebeple jocker’in otuz yıllık hayatı travmayla trajedi iç içe geçmiştir. Gülme hastalığı da bu dönemden gelmedir. Filmde bu iş adamı belediye başkanlığına adaydır. Jocker üzerinden bütün batı zihniyetini ve insanlığını görürüz. Programda ki çığlıklar şöyledir ‘Artık hiçbir şey beni incitemez. Çok şeyi bilen sistem, neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verdiği gibi ve siz de neyin komik olduğuna karar veriyorsunuz’. Ve seyirciye dönerek ‘ ben burada ölmüş olsam üzerimden geçersiniz’ diyerek canlı yayında Robert de Niro’yu silahıyla ansızın vurarak kamaraya yaklaşır ve şimdiye kadar toplumda hiç adam yerine koyulmayışının ızdrabını yaşayan bir birey olarak bütün insanlığa şöyle seslenir, ‘Hiç kimse diğer adam olmanın nasıl bir şey olduğunu düşünmez’ der ve devamında ‘Sistem tarafından görünmezden gelenler için’. İsyana kalkar.

Filmin sistem eleştirisi aynı zamanda arka fonda gösterilen Kızıl dereli resmiyle daha derinlere taşınmıştır. Daha sonra tutuklanan Jocker, polisler tarafından götürülürken şöyle diyaloglar geçer; ‘Gülmeyi kes seni ucube. Yaptığın şey yüzünden bütün lanet şehir yanıyor.’ Filmin başından beri ilk metro cinayeti hep medyada gündem olmuştur. Sözde görgü tanığına göre palyaço maskeli birsidir. Arthur’un / Jocker hiç sokakla ilişkisi olmamasına rağmen şov programıyla sistemin ezdiği insanların starı olur. Medya her şekilde bütün olanaklarını kullanarak ya da bazı patronların gelecek için yeni bir sunak hazırlamıştır. Filmin son sahnesindeki kan izleri kurban kanıdır. Işığın çok parlak oluşu ise başka çağa geçişin göstergesidir.

Jocker bir devrin sonu ile başka bir devrin eşiğidir. Metropollerin kanlı sahnelere hazırlanması, aç kurtların burunlarını daha hızlı çalışmasını sağlayacaktır. Köpek dalaşına dönüşen sokaklar cadı kazanına dönüşecektir.
Kullanıcı avatarı
#4 ·
Mesajlar: 1734
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 816
Beğenildi : 776
@Hakan Bey, güzel "okumanız" için teşekkürler. Lakin neden Jocker yazdığınız anlamadım; filmin orijinal ismi Joker, karakterin de; Türkçede yazıldığı gibi okuyoruz ve güzel bir şekilde oturmuş bence, lakin ecnebiler "Cokır" diye okuyor ki filmde de böyle deniliyordu, lakin öyle yazılmıyor. Diğer yandan filmin bazı sahnelerini zannederim yanlış hatırlıyorsunuz.

Diğer yandan annesinin gerçekten deli olduğu ve onu evlatlık edindiği de mevzu bahis olabilir. Belki annesi de bir ideal yolunda delirmiş veya doğuştan öyledir. Delilerin sebep olduğu delilikler. Burada belediyeye, yani bir nevi devletin sosyal hizmetlerinin ne denli lazım olduğunu da görüyoruz. Hatırlarsanız Arthur, doktorundan ilaç dozlarını arttırmasını istiyordu. Kendisi kötü bir insan olmak istemiyordu. Burada bir sözden bahsetmek lazım, bu filmde değil ama Joker'e ait bir söz: "Sizinle benim aramdaki tek fark tek bir kötü gün." Tam hatırlamıyor olabilirim ama bunun gibi bir şeydi. Lakin illa böyle mi olmalı; bakınız Batman'in de başına neler geldi. :)

@Vesaire Bey, bazı yönlerden katılmakla beraber bazı tariklerde de ayrılıyoruz. Bazı yerlerde ben de duydum, Joker karakteri işlenmeseymiş veya ismi Joker olmasaymış, bu kadar tutmazmış. Bunlara haksız demiyorum. Fakat, filmin ismi Joker ve Joker'in Joker olma sürecini anlatıyor. Elbette, Joker'de herkes gibi bir insan ve insanların delirmeleri ve kötü biri olmaları birbirine benzeyebilir. Dahası filmde Joker ve Batman evrenine ait pek çok mesaj, "gönderme" mevcut. Lakin haklısınız, ilk mesajımda bahsetmiştim ki Joker', Joker yapan Heath Ledger'dır ve bunu çok defa Joaquin Phoenix de dile getiriyor. Dahası ifade ettiğiniz üzere ismi Joker olmasaydı, kimsenin umurunda olmazdı.

Diğer yandan, filmin artı on sekiz olmasındaki sebep iyiyi kötüyü, dahası filmde de olduğu üzere doğruyu yanlışı bilme iradesine sahip olmayabilmesidir. Bakınız çok defa Joker'i destekleriz. Lakin bu yaptıklarının yanlış olmadığı manasına gelmez.
Kullanıcı avatarı
#5 ·
Mesajlar: 1734
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 816
Beğenildi : 776
Peki film boyunca dinlediğimiz ve onun ağır havasını yansıtan müzikleri hakkında neler düşünüyorsunuz? Şahsen ben Hildur Guðnadóttir'ın bunu başarılı bir şekilde yansıttığını düşünüyorum.
#6 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Filme çok münasipti bence müzikleri. Filmin havasını aksettiren ağırlık ve sonrasındaki hadisata denkti. Zannederim filmden ayrı olarak da epeyce dinleyiciye ulaştılar.
Kullanıcı avatarı
#7 ·
Mesajlar: 1734
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 816
Beğenildi : 776
Ayrı olarak dinlemeğe çalışmıştım; dahası sanatçının diğer eserlerine de göz attığımı hatırlıyorum. Lakin müstakil olarak aynı hissiyatları yaşamadım.

Peki müstakbel Joker'in müstakbel Batman ile karşılaşmasına ne diyorsunuz?
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular