15 mesaj
 2586
Forum kuralları
Sadece kulüp üyeleri yazabilir. Sinema Kulübümüze katılarak sizler de iştirak edebilirsiniz. Daha fazla bilgi edinin
Bir dahakine Tavşan Jojo filmi konuşulacak.
Cevapla
Kullanıcı avatarı
#1 · | Moderatör
Mesajlar: 7
Kayıt: 13 Eyl 2020, 12.24
Ad Soyad: Hakan Durak
Cinsiyet: Belirsiz
Konum: Van
Profil: Doğrulanmadı
Beğenildi : 9
Resim
AMERİKALILAR HEP Mİ KAZANIR?.. Hani İngilizlerin bir sözü vardır: Futbol sonunda hep Almanların kazandığı 90 dakikalık bir mücadeledir. Bu film ve birçok filmde de sonunda Amerikalılar kazanır. Keşke İnniratu bu klişeye yönelmeseymiş. 2 saat 23 dk. film seyrediyoruz sonunda Amerikalılar kazanıyor. Gerçek hayatta zaten adamlar sürekli kazanıyor en azından filmlerde biraz olsun 3. dünya ülkelerine hak tanıyın.

Ne gördük filmde son derece beyaz ve beyaz yakalı Amerikalı bir aile toz topraktan oluşmuş 3. dünya ülkesinde tatildeler. Çocukları Amerika'da cam bir fanusun içinde dadılarıyla birlikte güvendeler sözde ta ki yine bir 3. dünya ülkesi olan Meksika'ya geçene kadar. Ve her ne kadar 1. dünya ülkesi sayılsa da gittikçe yozlaşan ve Amerika özentisi içinde Japonya.

Sanırım üçlemenin son filmi ve en zayıf halkası bana göre film: Paramparça Aşklar ve Köpekler, 21 Grams, Babel..İnniratu Senaryoda ve kurguda Geştaltçılığı seviyor. Bütünden parçaya gitmeyi ya da parçalardan bütüne ulaşmayı. Bunu ilk iki filmde mükmmele yakın yapmakla birlikte bu filmde biraz zorlamalar var özellikle filmin Japonya ayağı fazla zorlama olmuş.

İnarritu'nun çocuklara adadığı film. filmin önemli bir kısmı 'çocuk kaybetme' / 'çocuk kaybetme korkusu' üzerine kurulu. ancak (en azından bir amerikalı için) medeniyetler çatışması tezini yeniden ısıtıp, yabancı korkusu zerketmekten başka birşey yapmıyor. (filmden çıkınca "doğu'ya gitmeyin / çocuğunuzu meksikalı dadıya bırakmayın" mesajlarını alacak 100 milyon Batılı vardır şu dünyada) şu bir gerçek: film gerçekçilik açısından kuşku bırakmıyor. senaryo yazmak, bin bir gerçek içinden göstermek istediğinizi seçmektir. inarritu'nun tercihleri canımızı sıkan... inarritu'yu, Faslı çocuğu otobüse ateş ettirten cehaletin kaynağını ararken değil de. bu gerçeği amerikalı'yı tehdit eden bir gerçeklik olarak ele alması olmamış.

Film, isimin hakkını sonuna kadar veriyor bana göre. İletişimsizlik. Japon kızın, sağırlığından kaynaklanan iletişimsizliği, çevresi ve ailesi tarafından anlaşılmaması, iki Amerikalı çocuğun Meksika'da ki farklılaşması, yaralı ailenin Fas köyündeki yaşadıkları. Aslında aynı dünyada yaşayan ama bir birbirlerine o kadar uzak olan insanlar...

Oyunculuklara gelince ben en çok Faslı babanın oyunculuğunu beğendim. Evet Brad Pitt ve Cate Blanchett'in yanında hiç sırıtmamış hatta onlardan rol çalmış bile.

Son olarak yönetmen İnniratu'ya gelince bu filmde zayıf kalmış ama daha sonra çekeceği ve çektiği Birdman ve The Revinant filmleriyle kendini affettirmeyi bilmiştir.
Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle
Kullanıcı avatarı
#2 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Bu tarz filmlerde benim alakamı ilk çeken şey bir "şey" üzerinden birbirinden farklı insanların hayatlarına olan sirayet oluyor. Gerçek hayatta bu tür "tesadüflerin" çok daha fazla, iç içe geçmiş ve hayatı derinden etkilediğine inanıyorum. Akla takılmayacak, üzerine düşünülmeyecek kadar küçük bir şey bazen insanın tüm hayatını değiştirebilmektedir. Bunu en çok zaman mefhumu üzerine düşünürken fark ederim.

@Hakan Bey'in başladığı yerden devam etmek gerekirse filmde ister istemez gözler önüne serdiği farklı hayat tarzlarının arasında kıyas yapmak işten bile değil. Bir ara düşündüm: Fas'ın tozlu, kerpiçten, dağlık insanları mı daha iyi yaşıyor, yoksa yüksek binaların, asfalt caddelerin ve temiz giyinen insanları mı? Buna cevap vermeğe lüzum bile yok. Lakin her ikisinde de insan yine insan. Tabii bir de buna ABD ile Meksika'yı eklemek lazımdır ki, onların yakınlığı ve bu nispette farklılığı daha can alıcı. Hayat standartlarının insanın inkişafına yardım ettiğine şüphe yok, lakin tek başına bir manasının olmadığını anlatıyor film.

Birçok sahnesinin zorlama durduğunu katılıyorum, bence birçok diyaloğun da bir manası yoktu. Hususi olarak Japon kızın "azgınlığını" giderebilmek için başvurduğu hal ve hareketleri hem birçok yönden rahatsız edici hem bağlayacak bir yeri yok. Bilemiyorum, belki bu yönetmen de çıplaklığın bir felsefe veya sanat olduğunu düşünüyordur.

Dahası ben tüm hikayeyi başlatan o çocukların bir otobüse ateş etmenin ne demek olduğunu anlamayacak kadar aptal olduklarını düşünmüyorum, film bu açıdan absürt geldi. Ha yok mudur, vardır? Lakin hem ensest hem katil olmağa bu kadar iştahlı ve Müslüman bir memlekette olması yakışıksız. Diğer yandan öyle bir aile tatil için niçin Fas'a gidiyor? Fas'ta onları çeken ne var? Bunları da merak ettim. Kurşun o kadın yerine, otobüsteki bir Alman'a denk gelseydi, film nasıl ilerlerdi?

Lütfen bana açıklayın, filmin ismi neden Babil? Bunu bir türlü anlamadım.
#3 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Kıymetli yorumlarınızı okudum, istifade ettim. Filmi seyrettikten sonra da bazı incelemelere göz attığımda aslında az çok benzer tenkitlerle de karşılaştım diyebilirim. Filmin IMDB puanını da gördükten sonra (Haziran 2021 tarihi itibariyle 7,4) beklentim o nispette artmıştı lakin ben pek aradığımı bulduğumu söyleyemeyeceğim. Bir tüfek etrafında kurgulanan hikayenin, bazı tesadüflerin nelere yol açabileceği yolunda ilerlerken birçok kez tökezlediğini düşünmekteyim.

Bazı sahneler tek kelimeyle "lüzumsuzdu". Fas'ın köyünde yaşayan ailenin sahnelerinde yer alan birkaç sahne, Japon kızın hikayesinin anlatıldığı bazı kısımlar fazla abartıydı. İlaveten, bir tercih olduğunu bilmekle beraber filmdeki müstehcen sayılabilecek sahneler beni rahatsız etmeye yetti.

@Hakan Bey'in ilk tenkidi filmi seyredip bitirdiğimde zihnimdeki ilk şeydi. Mezkûr tüfekle münasebeti bulunan herkes şu veya bu şekilde kabahatleri de olan insanlarken tüfeğin kurbanı sadece ailevi meseleleri olan masum Amerikalılardı. Onların tek kabahati az çok anlayabildiğimiz fakat tam hakim olamadığımız birtakım problemlerden ötürü sıkıntılar yaşayıp Fas memleketinde "tatil"i düşünmeleriydi. "Zaten Fas gibi bir memlekette ne bekliyorlardı ?" gibi bir neticeye ulaşan insanların sayısının da az olmadığına eminim. Tıpkı dadılık yaptığı ailenin Fas'ta olması sebebiyle onların çocuklarını yanında bir günlüğüne Meksika'ya götürüp geri getirmek isteyen kadın gibi. Bana göre asıl masum Fas'taki aile babasıydı.

Japonlarda "Amerikanlaşma"nın bir tezahürü olarak gördüm aslında filmin bu yaklaşımını.

Filmin "konu" itibariyle çektiği sıkıntılardan biri de bence hiçbir arka plan hikayesini taşımamasıydı. Bizim o karakterlerin neler yaşadığını "tahmin" etmemiz isteniyor gibiydi. Bu bakımdan karakterlerin filmden sonra akılda kalmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. En çok "işlenen" aile Fas'taki aile olduğundan belki onlar bir nebze akılda kalırlar.

Filmin anlatmak istediği esas düşünceyi yanlış tercihler silsilesiyle ele aldığını düşünmekteyim.

İlave:

@halilesen tahmin ettiğim şeymiş Halil Bey. İlk başta insanların aynı lisanı konuştuğu, fakat Babil kulesi gibi meşum bir işe kalkıştıklarında "Tanrı" tarafından günümüzdeki gibi artık insanların farklı lisan konuşmaları ve birbirlerini anlayamamaları hükmü tatbik ediliyor. "Tanrı" dedim çünkü bizim kitabımızda Allah'ın bizi kavim kavim böldüğü şeklinde bir nass olmakla beraber Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta bunun ne kadar doğru işlendiğini bilemiyorum. Film buna atfen Babil ismini almış. İnsanlar arasındaki bariyerlerden hareketle.
Kullanıcı avatarı
#4 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
@Vesaire Bey, teşekkür ederim. Araştırmağa neden üşendim, bilmiyorum. Diğer yandan ben de bir film izledikten sonra yorum ve tenkitleri okurum. Lakin biraz aceleye geldi.

O halde filmin ismi isabetten ziyade yerinde olmuş. Lakin sizlerin de ifade ettiğiniz üzere insan daha vurucu, etkili sahnelerle karşılaşmağı bekliyor. Bahsettiğimiz gereksiz sahnelerin yerine, olan veya olmayan hikayesinin derinliği ve şartların acımasızlığı üzerine daha fazla durulabilirdi. Mesela evet, farklı lisanları konuşuyor ve farklı standartları var ama neticede hepsi insandır, bu daha etkili olabilirdi, daha çok arka planda kalmış ve hususi dikkat istiyor gibi.

Filmin işleyişinden bahsetmişken genelde biraz çarpık zaman ve sahnelerin varlığı hoşuma da gider, lakin burada biraz acelecilik de gördüm gibi, sanki daha derli toplu olabilirdi.

Müstehcenliğe tekrar gelmeyelim ama gelirsek, açıkçası son sahne beni çok korkuttu, lakin korktuğum gibi olmadığına sevindim.

Buradaki masum insan, bence hepsi. Çünkü hepsi o halde bulunmağı veya diğerlerinin düşük bir hayat yaşamasını için mücadele eden "tipler" değiller, sadece bulunduğu coğrafyanın verdiği rolü oynuyorlar. Elbette en masum olanın ABD'li aile olmasının verildiği de muhakkak.

Fakat siz de dikkat ettiniz mi bilmiyorum, polisin veya emniyet kuvvetlerinin muamelesinin farklılığı da ayrıca can alıcıydı. Yine gelişmişlik babından bakmamıza zorluyor gibi, lakin bunun ahlak, eğitim ve insaniyetle alakalı olduğunu düşünüyorum.
#5 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Evet film bence de derinlikten mahrumdu. Elindeki malzemeyi çok çok daha iyi değerlendirebilirdi kanaatindeyim. Misal, ne oldu Meksikalı dadının yeğenine ? Yani bu kadar mühimsenmeyecek bir karakterse neden yer aldı filmde diye ister istemez diye düşünüyorum. Hudut kapısından böylesine geçen birinden haberleri olmamasını da anlamak mümkün değil. Film zayıftı bu hususlarda.

Aslında Faslı babayı masum görmemin sebebi başına gelen şeylerin mutad şekilde hayatını yaşarken gelmesi. Diğer karakterlerin başına gelen bütün vakalar bir hadise veya mekan değişikliği sonrası geliyor. Fakat baba her zaman yaptığı işleri görüp her şeyden habersiz ailesini geçindirmekle meşgul.

Filmin kötü işlediği yerlerden biri sizin bahsettiğiniz muamele babında farklı dünyalara bakışımız. Film o polisi veya son sahnelerde para teklifini kabul etmeyen Faslı rehberi bize göstermek isterken asıl meseleyi kaçırdığının farkında değil.
Kullanıcı avatarı
#6 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Katılıyorum. Diğer yandan filmin hususi olarak dikkati istediği sahnelerde açıktı. Sizin işaret ettiğiniz yerlerin dışında Meksikalı yeğenin düğünde havaya ateş etmesiyle çocukların korkması, ondan önce de yolda ailelerinin Meksika'nın kötü bir yer olduğunu söylediklerini anlatmaları falan.

Bilemiyorum, farkında mı yahut değil miydi, belki uğraşmak mı istenmedi; fakat sonuçta bu bir yazılı eser değil ki istenildiği zaman düzeltilebilsin. Bu tüm sinema eserleri için geçerli, daha ince eleyip sık dokumak icap eder.

@Vesaire Bey doğru söylüyorsunuz, arka planda belki çocukların terbiyesi ile alakalı yoksunluğu onu suçlu yapabilir, lakin fazladan bir hareket göstermeden başına gelenler karşısında en masum o duruyor. Bu terbiye kısmına baktığımızda da bir tek ABD'li ailenin çocuklarında terbiye görüyoruz.

Bu arada müziklerinden bahsetmedik. Zannedersem bunlar filmin orijinal müzikleri. Dahası bunları birçok paylaşımlarda kullanıldığını görmüştüm; hususiyetle remix'li versiyonunu. Kaynağına denk gelmek beni ayrıca mesut etti.

Bibo no Aozora/Endless Flight and Babel


Yukarıda işaret ettiğim kısmın verdiği hissiyat, filmi çok başka boyutlara taşıyor. Hepimizce malumdur ki bir filmin olmazsa olmazı müzikleridir; öyle ki bazen filmi sadece onun taşıdığı olur. Ben, Babil filminin müziklerinin filmle ahenkli olduğunu ve başarılı bulduğumu ifade edebilirim.
#7 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Evet zaten sıkıntılı kısımlardan biri oydu bence de. Faslı bir çocuğa tüfek verirseniz neticelerine katlanırsınız telakkisi çok sinsi şekilde kendine yer buluyor. Bundan dolayı babayı suçlu bulsak bile -ki bence çok suçlu mu tartışılır- tek problem o değil, ailedeki ahlaki çöküş de (kardeşler arasındaki) anlatılıyor. Bunun mesulünün baba olduğunu düşünmüyorum. Burada "Faslı olmanın bedeli" mesajı veriliyor gibi.

Ben de filmin müziğini filmden çok evvel dinlemiştim. Bu filme ait olduğunu bilmiyordum. Hatta Radyo Babylon'da dinledim işin enteresanı :) Filme ait olduğunu öğrendiğimde güzel bir an oldu benim için.
Kullanıcı avatarı
#8 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Esasında orada tek taraflı bakılmamış. Sonuçta, ismini hatırlayamıyorum, Faslı rehber de var ve iyi bir insan olarak telakki ediliyor. Zannedersem burada ne yapılmak istenildiği biraz sığ. Her millette her türlü insan var mesajı verilmeğe çalışılıyor. Lakin bir derine inme söz konusu olmadığı için bazı mefhumlar üzerinden ilerliyor.

Müziği filminden daha fazla konuşulmuş anlaşılan. :) Öyle ki ait olduğu eseri unutturmuş.
#9 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Filmin kaçırdığı şey demek isterken buna değinmek istedim. Filmin gayesi bir düşmanlık yaratmak değil elbette. Zaten öyle bir "konu" da işlenmiyor. Hep alt metin olarak yorumluyoruz bunları. Film aslında "gönlümüz olsun" diye "bakın böyleler ama aralarında iyileri de var" telakkisine çok müsait. Bunu demek istedim. Bahsettiğim ve sizin de bahsettiğiniz derinlikten mahrum kalması bence filmin problemi. Tekrar ele alınması da mümkün olmadığından bu tenkitlerle de ister istemez muhatap oluyor.

Evet bazı filmlerin müziklerinin filmleri geçmesi hadisesi burada da mevcut :)
Kullanıcı avatarı
#10 · | Moderatör
Mesajlar: 7
Kayıt: 13 Eyl 2020, 12.24
Ad Soyad: Hakan Durak
Cinsiyet: Belirsiz
Konum: Van
Profil: Doğrulanmadı
Beğenildi : 9
Tabii yönetmeni tam anlayabilmek için üçlemenin diğer iki filmini de izlemeniz gerekmektedir: Amoros Perros(Paramparça Aşklar ve Köpekler), 21 Grams
Kullanıcı avatarı
#11 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Üçleme derken zannederim hikaye babında bir devam vasfı yok, öyle mi? Galiba, henüz izlemedim ama Üç Renk üçlemesi gibi bir alaka mevcut.
Kullanıcı avatarı
#12 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Peki aklınızda kalan bir replik var mı? Hani olur ya bazı filmlerdeki diyaloglar hafızalardan silinmez ve az çok bir derinliği veya güzelliği vardır. Bu Babil filmi için düşününce aklıma böyle bir replik gelmiyor. Zati pek diyalogun olduğu bir film değildi ki birçoğunun fuzuli olduğunu daha evvel yazmıştım.
#13 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Filmi böyle anlattığımızda sanki çok kötü gibi bir intiba uyanabilir :) Lakin öyle değil. Film beklentileri karşılamayacak bir seviyede desek daha doğru. @halilesen Bey, benim de cümle cümle aklımda kalan bir "replik" olmadı. Filmin, diyalogların çok akılda kalmasını isteyip istemediğini ölçebilecek biri olmasam da fikrim bu şekilde. @Hakan Bey'in tavsiyesiyle tersten de olsa üçlemenin filmlerinden "21 Gram"ı seyrettim. Vaktim olduğunda "Paramparça Aşklar ve Köpekler"i de seyredeceğim. Filmin muhtevasına girmeyeyim fakat oradaki (21 Gram'daki) "replik"lerin daha akılda kalıcı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Kullanıcı avatarı
#14 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Üçlemenin diğer filmleri de, en azından 21 Gram, aynı felsefeye mi sahip? Meşru olarak izleyecek bir yer yok Türkiye'de. :) Lakin denk gelirse ben de seyretmeği düşünüyorum.
#15 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Esas aynı aslında. "Konu" olarak yine rahatsız eden kısımlar mevcut Babil'de olduğu gibi (tabii bu herkese göre değişen bir şey). Fakat Babil'e göre daha derli toplu ve ne anlattığını bilen bir film seyrettim diyebilirim. O filmi de belki ileride inceleme sırasına ilave edersiniz.
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular