8 mesaj
 1469
"Türkçe bir kuş dili olmadığı için bir Türk dili yok, koskoca bir Türk lisanı vardır!"
Cevapla
Kullanıcı avatarı
#1 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Hiç şüphesiz ki Türkçe, onu konuşanlar gibi fetihler yapmıştır. Bu kelimeleri kendisiyle zenginleştirerek imparatorluğunu kurmuştur. Lakin bu başlıkta tartışmak istediğim şey bu fethedilen kelimelerde veya fethedilmesine de gerek yok, Türkçedeki herhangi bir kelimede kökeni Türkçe olmayan eklerin kullanılması olacaktır.

Mesela, "habersiz" demek varken "bîhaber" demek, yine "çaresiz" yerine "bîçare" demek, "kayıtsız" yerine "lâkayt" demek falan.

Bunu sadece Şark'tan (biz de Şarktan geldik) gelenlere münhasır düşünememek lazımdır, zira Garp'tan gelenler de az değildir. Akla gelen en basit numune "anormal" kelimesidir. Belki Garp kelimelerini diğerlerinden ayıran şey o kelimelerin bizde bir mazisi olmadığı için Türkçenin kabul etmekte zorlanması veya kendi eklerine uymamasından kaynaklanıyordur. Belki "anormal" için "normal olmayan" demek ağızlara zor geliyordur.

Burada bu eklerin de Türkçeleştiği söylenebilir mi bilmiyorum, kaldı ki bunların kelimenin başına gelmesiyle de Türkçeden ayrıldığını görüyoruz. Biraz daha uzaktan baktığımızda bu daha belirgin ortaya çıkıyor.

Şahsen ben hangi kelime olursa olsan öncelikle Türkçe ekleri kullanmağa gayret ederim. Elbette bunu bir yerde zenginlik olarak görmeliyiz. Son neslin bilmediğinin veya okumadığının aksine büyük bir edebiyata sahip olan Türkçemizin mazisinde mevcut olan bu ekleri kurduğumuz cümlelerde önceki veya sonraki kelimeyle ahenkli olması babında tercih hakkımızı kullanmalıyız.
Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle
#2 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Bence bu şekilde değerlendirmek yanlış olur. Mezkûr kelimelere temas etmeden evvel yöntemin şu olduğuna dikkat celb etmek istiyorum ki, o kelimeler bir vetire ile tabii şekilde lisanın parçası olmuşken yakın zamandakiler sunî şekilde zerk edildiler. Haliyle aynı şekilde değerlendirilmelerini doğru bulmamaktayım.

Misal verdiğiniz kelimelerde hatalar görmekteyim. Sırayle temas ediyorum.
"habersiz"
haber kelimesi Türkçe kökenli değil. Haliyle kelimenin kendisi bile ithalken onu nasıl ki içselleştirdiğimiz için Türkçe kabul (kabul kelimesi de Türkçe kökenli değil bu arada) ediyorsak, eğer bu şekilde bir terkibi benimsediysek lisanın parçası haline gelmiştir.
İkinci ve en mühim nokta "bî" ekinin Farsça, "haber" kelimesinin Arapça olmasıdır. Bunu bîhaber şeklinde Türkçemizde kullanmamız onu ek olarak değil ayrı bir kelime olarak kullandığımızı gösteriyor.
"çare"
çare kelimesinin kökeni Farsça. "bî" de Farsça ve bu da bir kalıp halinde lisanımıza yerleşti. Biz biçare derken bî ön eki getirelim telakkisiyle yapmıyoruz bunu.
"kayıtsız"
Kayıt kelimesinin kökeni Arapça. Mana sayısı olarak bakarsak forum sayfasını bayağı doldururuz o yüzden girmeye gerek yok o bahse. "lâ" menfi yapma eki de hakeza Arapça. Lakayd-t kelimesi kayıtsız demek olsa da mana olarak farkları var. Biri size lakayt dediği zaman onun tavır olarak ilgisiz olduğunu net olarak anlıyorsunuz. Ama kayıtsız kelimesini sadece Türkçe olarak düşündüğünüzde ecnebilerin "context" dedikleri ve bizim "siyak-sibak" dediğimiz şeyi ön plana almanız gerektiği gibi bazen bu da net olmayabilir.
"Bana kayıtsız şekilde elindekini uzattı." cümlesinde kağıda bir kayıttan mı bahsediliyor yoksa lakayt olmaktan da bahsediliyor bunu çözmesi zor zira mana muğlaklaşıyor. Tam tersini yapıp yakınlaştığı noktaları görmek de mümkün pek tabii.

Bilemiyorum, başlıktaki gibi düşünmenin çok yanlış olduğu kanaatindeyim.
Kullanıcı avatarı
#3 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Evet, o kelimelerin veya eklerin Türkçe kökenli olmadığını biliyorum. Dahası böyle olmalıdır, şöyle olmalıdır yerine sadece tartışmaya açmak istedim. Zira bu belki hiç değinilmeyen noktalardan biridir.

Arapça kelime ve Farsça ek yahut tam tersi birleşmelerin de çok fazla olduğunu biliyorum. Mesela benim de sevdiklerimden namütenahi kelimesi buna misaldir. na menfilik katar, mütenahi de sonu olan, sonlu demektir; böylece sonsuz manası çıkıyor. Bakınız bu tür kelimeler haber, çare gibi kullanımı Türkçede yaygınlaşmış ve manası yayılmış kelimeler değildirler. Bu sebeple buradaki ekleri sorgulayamıyoruz.

Bizden başka lisanlara akseden bir kelimeyi, mesela "yoğurt" kelimesini ele alırsak onların da bu kelimeyi meydana getiren ekleri sorguladıklarını düşünmüyorum ki zaten sorgulayamazlar. Sizin de bu babdaki fikrinize katılıyorum. Lakin haber, çare gibi kelimeler her türlü halk deyişine girmişler. Türkçe gibi bir lisanın illa öz kalamayacağı muhakkak. Lakin burada tecrübeden bahsettiğimi anlamışsınızdır.

Ben bunu birazda pratik lisandaki vaziyetine işaret etmek istedim. Zira kayıt kelimesinin kendi içinde alaka manasını barındırması ilk etabda görünmez. Hani hamurdan bahsediyorum ya, galiba bu hamur Türkçenin kendisinde olan bir şey, zira o hamurda pek çok şey birbirine karışıyor :)

Burada da Türkçenin bize sunduğu zenginlik ortaya çıkıyor. Bahsettiğiniz misalde kayıt manasının çok farklı yerlere gidebileceğini bilen bir insan alakasız, ilgisiz, umursamaz, oralı olmadan ve böyle sayabileceğimiz tabirlerinin yanında lakayt da diyebilecektir.

Fakat dikkat çektiğiniz noktada size hak veriyorum. -sız ekinin verdiği mana la- na- bi- eklerindeki gibi geniş menfilik değil, sadece o şeyin olmamasını ifade eder. Bunu kaçırmışım.
#4 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Anlıyorum, ben bunu bir adım öteye götürenlerin artık bizim olmuş kelimelere de aynı ameliyatı tatbik etmeye teşebbüs edebileceklerini belirtmek için fikrimi beyan ettim.

Kelimenin yaygın olması ihtiyacını aramak bizi zor duruma sokabilir. Zira avam zaten çok kelimeyle konuşmuyor. Misal verdiğiniz "namütenahi" ise birçok yakın dönem edebiyatçı, fikir insanı tarafından kullanılan bir kelime. Dolayısıyle avamın kullanmaması bizi bu noktada kıstas olarak bağlamamalı kanaatindeyim.

Evet günlük hayata girmiş kelimelerin kullanımını sık görüyoruz, fakat bu yine de kelimenin etimolojik hüviyetini değiştirmiyor.

Lisan aslında bir mozaiktir. İnsan bir cemiyette var oluyor. Haliyle direkt olarak kültür içinde doğuyor. "Öz" dediğimiz şeyin olamayacağı belki buradan çıkarılabilir.

Söylemek istediğim zaten buydu. Bunlar yanlış değil bilakis lisanın zenginliğidir. Bu zenginlik fikir ufuklarımızı genişletir. Aynı fikirdeyim sizinle bu hususta.
Kullanıcı avatarı
#5 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Daha evvelde söylemiştim galiba, sokaklarda futbol yerine kelimeleri tartışan bir nesil hayal ediyorum, diye. Zannedersem asıl o zaman lisanın kültür veya medeniyet denilen şeyin belki de bizzat kendisi olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Etimolojik kökenini inkar edemeyiz ama bazen Türkçedeki vaziyeti daha öne çıkabiliyor.

Diğer yandan insanlar bunları bilmiyor; lakayt tamam ama lakaydın ne demek olduğunu bilmeden kullanan kimseler gördüm. Hatta bazen bu o kadar abartılıyor ki kendisini bu kelimeleri kullanarak "elit" zannedenlerin ne demek istediklerini anlamakta zorlandığım oldu. Belki bu insanlar "la-kayd (kayıt)" ek ve kelime şemasını bile bilmiyorlar. Onu geçin, basit bir "lakin" "umum-i" kelimelerine antik çağlardan kalma gözüyle bakanlar var.
#6 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
İnşaallah o zamanları görürüz.

Evet doğru, kelimenin kimliği bakımından dedim sadece.

Ne yazık ki kimse ne konuştuğunu düşünmüyor, okumuyor ve haliyle tahlil-tenkit vetiresinden geçiremiyor. Söylediğiniz kelimeler 30 sene önce bilmeyenlere garip şekilde bakılan kelimeler. Ne yazık ki büyük bir tedrisat problemimiz var. Bir türlü halledemedik. Liselere seçmeli Osmanlı Türkçesi geldi fakat bunun bir lisan değil bizim lisanımızın bir dönemi olduğu hala benimsetilemiyor. 1928'den önce Arapça konuştuğumuzu zannedenler var. Daha ne söyleyeyim bilemiyorum. Bununla alakalı onlarca belki yüzlerce şeyle karşılaştım. İnsanlar Türkçeye 1928'de geçtiğimizi zannediyorlar. Doğrusu şu olmalı, 1928'den sonra Türkçeyi kaybettik !

Dillere pelesenk olmuş fakat yine tahlilden geçmemiş başka bir misal vereyim. Mukallit "Öz Türkçeciler" sürekli Yunus Emre'yi misal vererek onun Öz Türkçe konuştuğunu söylerler. Evet Yunus Öz Türkçe konuşmuştur fakat onların anladığı Öz Türkçe asla değil ! Bugün akademik çalışmalarla net olarak ortaya konulan gerçek şudur: Yunus Emre Divanı'nda kullanılan takriben 4000 kelimenin 2000'i yani YARISI Arapça-Farsça kökenlidir. Evet Yunus Öz Türkçe konuştu ben de bunun müdafiiyim ve gördük ki onun Öz Türkçesi benim anladığım gibidir. Mezkûr mukallitlerin anladığı gibi değil.

O Belde'de meşhur ediplerimizden iktibas edilen cümlelerden bir Yunus cümlesini misal göstermek istiyorum:

"Ana rahminden geldik pazara,Bir kefen aldık döndük mezara. Yunus Emre"

rahim - Arapça
pazar - Farsça
kefen - Arapça
mezar - Arapça

Şu kadar kısa bir cümlede Yunus 4 adet Arapça-Farsça kökenli kelime kullanmış.

Senede 1 kitap bile okumayanların böyle bir meselede kendilerinde konuşma hakkı görmesine karşı olduğumu ifade etmeliyim. Hoş çok kitap okumak bir şey değiştirmez, kişinin söylediğine bakılır. En azından her kafadan çıkan sesle uğraşılmak mecburiyetinde kalınmaz.

Ne demiş Necip Fazıl:

"Ruhsal,parasal,soyut,boyut,yaşam,eğilim...
Ya bunlar türkçe değil,yahut ben türk değilim!

Oysa halis türk benim,bunlar işgalcilerim;
Allah türke acısın,yalnız bunu dilerim."
Kullanıcı avatarı
#7 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Geçen günlerde bu konu hakkında yaptığım bir tahlil ile vardığım fikri buraya da yazmak isterim: Konuşurken yalnız ezbere konuşuyoruz, ne konuştuğumuz hangi kelimeleri kullandığımızı bilmiyoruz, sadece karşımızdakinin anlamasına odaklanıyoruz, lakin yazarken sanki tüm köşeleriyle beynimizin tamamını kullanıyormuşuz gibi geliyor. Yazarken konuşurken olduğundan daha fazla düşünüyoruz.

Bahsettiğiniz insanlar en hakiki Türkleri Arap sayanlarla aynı kimseler olsa gerek. Bir söz duymuştum "Bütün camilerimizi yıksaydılar da lisana dokunmasalardı" diye. Caminin daha iyisi yapılır ama lisan bozulunca... Türkçenin katli sizin olduğu gibi benimde bağrımı yakan bir hadise.

Diğer yandan bu insanlar şu anda konuştuklarının hiç küçük görülmeyecek kadar büyük bir şekilde Garp lisanlarından (Fransızca, İngilizce vs.) kelimeler konuştuklarını düşünmüyorlar. Lakin iki bin yıllık kullandıkları kelimeleri acımadan dışlayabiliyorlar. Tüm bunları geçtik, Ermenice örneğin kelimesini kullanmak nedir!!

Bakınız yine her şey devlete çıkıyor. Dilerim ki devletin üst kademelerine Türkçeyi kendisine dert edinen kimseler geçer; vatan toprağını korumakla Türkçeyi korumanın aynı şey olduğunu siyasetlerine aksettirirler. Devlet isterse medeniyet inşa edebileceği gibi, birkaç hamlesiyle koca bir medeniyeti yok edebiliyor.

Bu ayrı bir mevzu ama parasal ve sistemsel kelimelerini duyunca şöyle birkaç dakika düşünürüm. Ne demek istediklerini anlasam da mis gibi maddi veya daha münasibi iktisadi kelimeleri varken...

Paylaştığının şiir mevzuun güzel bir hülasası. Diğer yandan şunu da söylemek istiyorum ki ben Divan şiirlerinde de Halk edebiyatında dahi görmediğim hakiki öz Türkçe olan kelimeler gördüm. Başka lisanlardan kelimeler her lisanda vardır, lakin bu İngilizcenin İngilizce olmasını, Almancanın Almanca olmasını değiştirmez, aynı Türkçenin Türkçe olmasını değiştirmediği gibi. Bizim bahsettiğimiz hiçbir mazisi olmayıp lisanımızı istila eden veya onu bozan kelimelerdir.
#8 ·
Mesajlar: 96
Kayıt: 04 Ara 2020, 22.53
Ad Soyad: Vesair Vesaire
Cinsiyet: Bay
Konum: Vesaire
Profil: Doğrulanmadı
Beğendi : 98
Beğenildi : 74
Evet yazmak iki defa okumak demek. Yazmalıyız ve okumalıyız durmadan.

Bu ümmetin kıblesi Kâbe bile yıkıldı kaç defa. İslâm son mu buldu ? İman kaybolmadı Kâbe tekrar tamir edildi. Bizi yaşatan kültürdür. Onu yaşatırsak yok olmayız.

Devletin kodladığı gibi yaşayanların bu tavrı hiç şaşırtmıyor. Aksine kendilerinin hür fikirli olduklarını da iddia ediyorlar. Yazık ki ne yazık !

İnşaallah Türkçemizi ve kültürümüzü ihya eden şahsiyetlerin faaliyetleri ile dolup taşar memleketimiz.

Lisanın ne olduğunu bilmeyenler zaten itiraz ediyor bizim has-öz Türkçemize. "Sorgulama" dedikleri tahlil ve tenkitten ne yazık ki mahrumlar. Mahrum olduklarının da farkında değiller. Bütün dünya bu ameliyat tatbik edildiği zaman bile bizim hatamızı ilmi olarak ortaya koymasına rağmen bizdeki kendisinden tecrit olan birtakım kimseler bu iddiaları devam ettiriyorlar.
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş:

  • Benzer Konular