“Hedefi 12 den vurmak”

 2 mesaj
 1414
Forum kuralları
Hikaye Paylaşma Kaideleri
Cevapla
#1 ·
Mesajlar: 12
Kayıt: 01 Ağu 2020, 09.34
Ad Soyad: erdil ünsal
Cinsiyet: Belirsiz
Konum: bodrum
Profil: Doğrulanmadı
X (namıdiğer Twitter): obeldeweb
Beğenildi : 4
“Hedefi 12 den vurmak”
Bursa-Uludağ teleferiğine çıkarken Uludağ eteklerinde, bu kadar güzel manzaralı yerde otel olacağına, askeri eğitim okulu kurulu olan tepede askerlik yapmaya başladığım ay Ekim yıl 1968. 24 ay toplam askerlik yapacağım vatan hizmetimin altı ayını bu güzel ağaçlar içinde bulunan okulda geçireceğim.
İlk okulda bütün talebelerin önlük giyerek okula gelmelerinin faydası, birbirlerinden farkları olmadıklarını ve eşit olduklarını gösteren çok önemli bir simgeydi ve toplum bilincinin en güzel bir dayanışma göstergesiydi. Üzerlerimizden dökülen, kimine büyük kimine küçük gelen kep ve eğitim elbiselerimizi en kısa zaman içerisinde okulun terzisinden sırayla gün alarak vucudumuza ve başımıza uydurduk.
Okul komutanımız general, aynı renk eğitim elbisesi içerisinde bulunan arkadaşların aynı elbise aynı karavanadan yemekleri dışında birbirlerinden farklı olduklarını daha ilk haftada ortaya koydu. Arkadaşlardan kanun, keman, diğer klasik ve batı müziği enstrümanı, hatta kaval çalana kadar, bu 90 kişi arasında enstrüman çalmayı bilen kim varsa, isim listelerini istedi geldikleri il ve ilçelere giderek çaldıkları enstrümanları alıp gelmeleri için yol parası harcırahlarını ceplerine koyarak izin verdi. Emekli olup, Bursa’dan Senatör seçilmek istediğinden Bursa’dan oy alabilmesi için Bursa halkına sempatik görünmesi gerekiyordu. Elinde bulunan Yedek Subay Dağıtım ve Test Merkezi kanalıyla 90 kişilik yedek subay aday adaylarını becerilerine göre seçtiği anlaşıldı.
Bu özelliklere sahibim diyen toplam 60 kişi, geldikleri il,köy, nahiye nereden geldilerse buralara giderek estrümanlarını alarak kazasız belasız döndüler. Askeri yönetmelik dışı generalin bu şahsi teşebbüsü söylenti ve dedikodularla sınırlı kaldı.
Müzisyen arkadaşlar dönünceye kadar vasıfsız, düz asker olan 30 kişiye de okulda kaldıkları için ayıp olmasın diye, Bursa Garnizon hudutları içinde kalmak koşuluyla, bir hafta serbest oldukları söylendi Okulu bir görecektiniz. Bir salonda,o zamanların en meşhur“Apaşlar”orkestrası diğer bir salonda da TRT Türk sanat ve halk müziği sınavını kazanıp, bir an evvel askerlik görevini aradan çıkarmak için askerlik görevini, pardon, müzik çalışmalarını ifaya gelen, arkadaşlarımız çalışıyordu. Dekoratör ve mimar yedek subay adaylarımızın bir kısmı Çelik Palas Otelini, bir kısmı da Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosunun onarımı ile meşgul idiler.Geride kalan düz askerlik eğitimine tabi bırakılan 30 kişinin ne durumda olduklarını bilmem burada tekrar etmemde fayda var mı?. Bu düz asker 30 kişinin, sadece askeri eğitime tabi tutulmaları yanında, başka bir görevi daha vardı. Türkiye’nin muhtelif garnizonlarından Bursa’da bulunan 5 yıldızlı otel ayarında askeri termale sık sık dinlenmeye gelen onzu kalabalık misafirlerimiz olurdu.
Hava, kara ve deniz sınıfından üst düzey generallerimizi, beyaz miğfer ve paçalı çok şık resmi elbiseler içinde,'‘Merasim Bölüğü'’olarak sabah akşam karşılama ve uğurlama görevini de biz düz askerler üstlenmiştik.
Bizimle, eğitime çıkan tabur komutanımız, general için, “Okulu konservatuvara çevirdi” serzenişinde bulunurdu. Tabur komutanı okul komutanına kızgınlığından bize daha az, “Marş marş” ve “Yat-kalk” komutu vermesini beklerdik. Aksine, “Siz eğitime mahkumsunuz. İnsan bir müzik enstrumanı çalmayı bilmez mi” diyerek kızgınlığını bizden çıkararak daha fazla eğitim yaptırıyordu. Bir de o sıcakta üstümüzde kalın askeri giysi ile askeri eğitime maruz kalan 30 kişiye çalıştıkları müzik salonu camından bize ‘nanik’ işareti ile manevi işkence yapan arkadaşlarımızın çok acımasız davranışlarını burada belirtmek istiyorum.
Sonunda kura yerlerini çekme günü geldi. 90 kişilik askerlik şube kurası içinde 4 adet doğu bölgesi askerlik şubesi tayin yeri bulunuyor. Diğer 86 tayin yeri İçanadolu ve Batıanadolu Bölgesine dağılmış durumda. Kura çekmek için okul sinema salonunda ismim okundu sahneye çıktım. 10. sırada kura çeken teğmendim. Benden önce kura teri çeken 9 kişiden 3, doğo bölgesi askerlik şube yeri çekti. 1 doğu bölgesi tayin yeri kaldı. Torbaya elimi daldırıp küçük bir rulo çektim ve bölük komutanına kura yerimi okuması için uzattım. Bölük komutanım binbaşı ruloyu açtı ve kura yerimi, “Bitlis Askerlik şubesi emrine” olarak okudu. Bir anda salondan müthiş alkış yükseldi. Çünkü, geride henüz torbaya el atmamış teğmen arkadaşların hepsine İçanadolu ve Batıanadolu bölgelerinde bulunan kura yerleri kalmıştı. Henüz kura yerlerini torbadan çekmemiş teğmen arkadaşlar bu sebeple beni omuzlara alarak sahneden indirdirdi. Askerlikte mutlaka doğu bölgesi, batı bölgesi diye bir ayrım söz konusu olamaz Ata’mızın,”Hattı müdaffa yoktur sattı müdafaa vardır.” söyleminin yalanıydı bu davranış.
Bir ara bir öğretmen arkadaş yanıma geldi ve çektiği kura yeri olan, “Istanbul Adalar Askerlik Şube” tayin yerini benim Bitlis Askerlik Şube” tayin yerimle değiştirmek istedi. Yeni evlenmişti ve ailesi Diyarbakır’da yaşıyordu. Bitlis, Diyarbakır’a çok yakındı. Ne yazık ki, çekilen kura yerlerini teğmenler arasında değiştirmek (becayiş yapmak) yasaklanmıştı.
6 aylık askeri eğitim devresi olan okul döneminden sonr geride kalan 18 aylık askerlik görevimizi yapacağımız atandığımız yerlere gitmek için yola çıktık.
Bitlis’e, Diyarbakır’dan askeri üniformalarımız giymiş bir şekilde otobüsle giderken otobüs sürücüsü önden ikinci sırada oturan bana dikiz aynasından devamlı bakıyordu. Sürücü birkaç kez daha bana baktıktan sonra göz göze geldiğimizde,
“Teğmenim yolculuk nereye?”
“Bitlis’e”
“Yanına ucu sivri bir sopa aldın mı? Bitlis’e bir kar yağar, elinde sivri uçlu bir sopan yoksa dere tepe yürüyemezsin. Bitlis çok çukur bir alana kurulmuştu.”
Asker arkadaşlarım bir gün askerlik dairesinin kilerinde sandık içinde temiz katlanmış bir futbol takımına yetecek forma, tozluk ve ayakkabı buldular. Bizden önce askerlik yapanlar futbolla ilgilenmişler ve futbol giysilerini yıkayıp temiz bir şekilde sandığa yerleştirmişlerdi. Pasif geçen askerlik günlerini şenlendirmek için askerlik şubesi emrinde bulunan üç ve askerlik dairesi emrinde bulunan on eratı yanıma alarak futbol çalışmalarına başladık. Askerlerin yarısı daha önce mahalle arasında futbol oynamış oldukları topa hakimiyetlerinden anlaşılıyordu. Diğer yarısı da iyi bir eğitimden geçtikten sonra oldukça iyi futbol oynar hale geldiler.
Bitlis’te askerlik dairesi ve şubesi dışında tek askeri birlik olan 650 kişilik sıhhiye taburuna askerlik daire başkanımın onayını alarak maç yapma teklifinde bulundum. Bitlis ilinde, askerlik dairesi ve buna bağlı şubesi ile toplam personel sayısı bir albay, bir binbaşı ve bir teğmen olan benle beraber toplam 16 kişi idi. 650 kişilik sıhhiye taburunda Ankara, Istanbul Karagücü futbol takımında muvazzak (mesleği asker olan) futbol oynamış oyuncular bulunuyordu. Toplam 13 kişilik askerlik dairesi elemanlarının futbol maçı teklif etmesinin büyük cesaret işi olduğu, subaylar arasında subay gazinosu ortamında tartışılıyordu.
“ Vay efendim bu ne cüret bir lokma asker 650 kişilik sıhhiye taburu ile aşık atsın.”
Bitlis’in aşağıda akan dere dışında düz sayılacak tepe yerde hafif eğimli bir alan vardı. Bu alan ancak 6 şar kişilik futbol oynamaya izin veriyordu. Şehir meydanına maçın günü ve yerini belirten pankartlar ve afişler asıldı. Halk belediye anonslarıyla maça davet edildi.
Maç profesyonelce top çeviren sıhhiye taburu futbolcularının hakimiyetinde geçti. Sıhhiye taburunda görevli hakem astsubayın maçı normal süresinden 10 dakika daha fazla oynatmasına karşın, maçı askerlik dairesi takımı 1-0 kazandı. Bu sonuç, sıhhiye taburu komutanı ile askerlik dairesi başkanı kurmay albay arasında tartışmaya yol açtı.
Sıhhıye taburu komutanı askerlik dairesi başkanına,
“Nasıl olur da 13 kişilik askerlik dairesi personeli, 650 kişilik sıhhiye taburunu yener.”
Bitlis sokaklarında dolaşırken halk tarafından sırtımın sıvazlanması çok güzel bir anı olarak kaldı. Ancak, askerlik anısı olarak arkadaş toplantılarında anlattığım anım ise çok daha ilginçti.
Bir gün askerlik dairesi ve çarşıda bulunan askerlik şubesinde görev yapan erat ve sonradan atış talimine gelen birkaç muvazzaf (mesleği asker olan) subaylarla toplam 20 kişi, Kırıkkale yapısı tüfeklerle atış talimi yapmaya gittik.
Erat arasından seçilmiş 4 asker, tüfekle atış yapan poligon kartlarını bulundukları siperlerden havaya kaldırarak, kimin hedefi kaçtan vurduğunu belirliyorlardı. Ben albayımın, “tüfek doldur, nişan al ve ateş” komutu ile tüfeği her ateşlediğimde, karşıdan hedefi 12 den vurduğumu belirten işaret geliyordu. Benle beraber atış yapan yaklaşık toplam 19 subay ve erat atışlarının hepsinin atışları karavana atışlardı. Benim her atışımın 12 yi vurması, benden ziyade albayımın dikkatini çekti.
“Teğmenim çok profosyenel atışlar yapıyorsun. Bu beceri sivil hayatta atıcılığının olduğunu gösteriyor. 4 ay sonra Tatvan’da yapılacak taburlar arası tüfekle atış müsabakasına Bitlis’i temsil etmek üzere seni aday göstereceğim.”
“Yapmayın komutanım sivil hayatta tüfeği bırakın, çocukken mahallede mantar tabancası sıkmışlığım dışında tabanca resmini albümlerde gördüm.” desem de komutanı ikna edemedim.
Bana yardımcı olacak erat refakatinde tek başıma haftada bir gün tüfekle atış talimi yapmaya başladım. İlk hafta deneme atışı yaptığımda karşı siperden bir çok atışımın 12 den vurulduğu panosu kalkıyordu. Neredeyse kendim bile iyi bir atıcı olduğuma inanasım gelmek üzereydi.
Bir kış günü yüksekliği 25 cmi bulan karda, aşağıda çarşı içinde bulunan Bitlis Askerlik şubesinden elimde sivri uçlu bastonumla yukarı tepede bulunan askerlik dairesine gece nöbeti tutmak için patika yola koyuldum. Böyle bir kış günü gecesi nöbet tutmak için askerlik dairesinin bulunduğu tepeye elimde sivri uçlu baston yardımıyla, iki adımda bir bastonu kara saplayarak ön adımımın yanına ikinci adımımı çekerek tepeye tırmandım. Sene 1968 kara yolu var ama yolu dolambaçlı.
Gece 02 sularında uykum kaçtı askerlerin nöbet tuttuğu yerleri denetleme kararı aldım. Parkamı giyerek dondurucu soğukta askerlik dairesine 25 metre uzakta bulunan yemekhanede bulunan nöbetçinin bulunduğu yere geldim. Baktım nöbetçi asker, yemekhane masasının ikisini birleştirmiş ve tüfeğini de yanına uzatmış mışıl mışıl uyuyor. Yanında bulunan tüfek askısını koluna takıp uyusa bir derece. Kendi bir yanda, tüfek tek başına bir yanda uzanmış vaziyetteler. Tüfeği bir güzel aldım ve orada nöbetini gayet muntazam tutan diğer bir askere tüfeğini benim aldığımı söylememesini sık sıkı tembih ederek, odama döndüm. Sabah oldu baktım tüfeğini aldığım asker nöbetçi odamın önünde kararsız ve endişeli dolaşıyor. Odamdan çıktım ve bir şey mi aradığını sordum. Bembeyaz bir yüz ifadesi ile, “Haaayıırr komutanım.” dedi. Ancak, dönüp gitmedi ve orada öyle dikili kaldı. Aradan onbeş dakika geçti geçmedi baktım Sıhhiye Taburu ile yaptığımız maçta bana gol atma pası veren asker bu. Çok endişeli olduğunu görerek kendisini nöbetçi amiri odasına çağırdım.
“Buyrun komutanım.” dedi ve hazır ol durumuna geçti.
“Bak yaptığın hata senin askerlik hizmetini yok saydıracak kadar ağır bir durumu gerektiriyor. Hadi diyelim bir hata yaptın ve yemekhanede masaları birleştirip uyudun. İnsan tüfeğin askısını koluna geçirir öyle uyur. Sana eğitimde silahın, bir ana ve avrat kadar önemli olduğunu mutlaka söylediler. Yaptığın çok büyük bir hata. Gayet iyi futbol oynayan bilgili ve görgülü bir aileden geldiğini biliyorum. Bu hatayı nasıl yaptın anlayamadım. Al şu tüfeği bir daha dikkatli nöbet tut. Diğer nöbetçi subaylar sana benim kadar insaflı olamayabilirler.”
“Sağolun komutanım. Bu iyiliğinizi unutmayacağım. Yalnız siz de benim iyiliğimi unutmayın.”
“Neymiş bakalım senin iyiliğin.?”
“Siz tüfekle atış talimi yaparken hedefi hep ıskalayıp karavana atıyordunuz. Ancak, ben siperde sizin atışlarınıza hep 12 den vurdu levhasını kaldırıyordum.”
Neyse ki Tatvan Taburlar Arası Tüfek Atış Yarışması gelecek seneye ertelendi.
Erdil Ünsal
İyi bir pazar günü yazısı olsun
Beldemize daha yakın olmak ve daha gelişmiş bir tecrübe için uygulamamızı kurun; herhangi bir uygulamadan çok daha hafif ve güvenli. Şimdi değilYükle
Kullanıcı avatarı
#2 ·
Mesajlar: 1727
Kayıt: 11 Haz 2020, 16.22
Ad Soyad: Halil ESEN
Cinsiyet: Bay
Konum: Bursa
Profil: Doğrulandı
X (namıdiğer Twitter): halilsncom
Beğendi : 810
Beğenildi : 773
Edebiyat>Hikaye forumuna taşındı.
Forumda başlıklara cevap yazabilmek için kayıtlı ve giriş yapmış olmalısınız.
Cevapla
Paylaş: