"bu kızıl" nedir, neye aittir? "sönümlenen" sözünü sökemedim. "Susuyorum ellerimin dokunup yandıklarına" dizesi empati kuramadığımdan olsa gerek gayrıtabii geldi bana. İkinci bendin son iki dizesi şiirsel ve dilsel zenginliği yakalamış. Üçüncü bentte şiir modunu daha iyi görebildim. Kaleminize sağlık.

Şiiriniz okurken yordu beni. Şiir tadı alamadım. Akıcı, her dizesi birbiriyle bağlantılı, sözcükleri yerli yerinde ve birbiriyle uyumlu, ruh dünyasını etkili ve içten yansıtacak şiirlerinizi okuma ümidiyle kolaylıklar diliyorum size. Halil Bey'in yorumunu etkilenmemek için okumadım.

Semra Hanım, teşekkür ederim.

Halil Bey. Değerli yorumunuz için müteşekkirim.Başka işler nedeniyle foruma pek bakamasam da iştirake çalışıyorum. Sağlık ve kolaylık dileklerimle.

Halil Bey, teşekkür ederim. Daha sonra gözden geçirme fırsatı bulursam biraz daha düzeltebilirim. Kolaylıklar size.

“Bir uğultu derinlerden Koptu geldi durmadan Bakmadan evimize hanemize Yıktı geçti sormadan” Gece yarısı derinleşen uykular Yeni bir güne amade kılar bizi Küçük ölümdür ya gece, maalesef Düzeni mi desem emri mi doğanın Mağlubuyuz bu kara gecenin Selamsız sabahsız, hunhar, Dağları yaran zalim bir güç Kanatarak ruhumuzu Sarsıyor evimizi inatla Sallıyor sağa sola, aşağı yukarı “Rabbim, sen yardım eyle Bağışla bize çoluğumuzu çocuğumuzu Öksüz yetim kalmasın kimse”, Diyor büyüklerimiz canhıraş bir telaşla Önce yavrularını düşünüyorlar Atabilirlerse ...

İki bendin girişi de enfes. İmge ve sözcüklerin kurumları yerli yerinde. İki bentte de sona doğru halsizlik ya da sözcüklerde pespayelik gördüm. Lakin bütün; bir şairin ayak seslerini haykırmakta. Kaleminiz letafetini korusun.

Mastar denince -mek -mak gelirdi benim de aklıma ama cümle içinde yazmayı, çizmeyi vs kullanacaksak burada mastar değil, -me, -ma isim fiil eklerini kullandığımı düşünüp yine -y kaynaştırma harfi eklerim ben. Gerçi bazı eski kitaplarda -ğ kullanan yazarlara rastlıyoruz. Hatta konuşma dilinde de -ğ olarak duyabiliyoruz yaşlı insanlardan. Bu ikilik, Osmanlı Türkçesindeki Kef harfinin hem g hem y olarak okunabilme durumundan kaynaklanıyordu galiba. Unutmadıysam, Arapçadaki "kef" harfi Osmanlıcada ince g ve ince k yerine kullanılmaktaydı...

Muharrem Hocam selamlar. Şiirinizi okurken sanki bu şiiri daha önce okumuşum gibi hissettim. Nasıl söylesem bilemiyorum. İnşallah beni yanlış anlamazsınız. Eleştiri yaparken karşı tarafı incitmekten çok korkarım. Sizin geniş bir şiir okuma alanına ve bu konuda engin bir bilgi birikimine sahip olduğunuz yazdığınız şiirlerde kendini gösteriyor. Şiirinizin kalıbı ve ifade tarzları sanki şiirinizi sınırlandırmış gibi. Bu nedenle şiirinizde duyguların etkisi belli bir nokta kalmış. Bu şiiri, siz daha iyi bilirsiniz değerli hocam alıp eski edebiyat ...

Sesin çınlar en şakrak sesli kumru misali
Hüznü mesken eylemiş sefil bedenim içre
Görmedi hiç yeryüzü kuruldu kurulalı
Düğündür gözlerimle gül yüzünün visali

Geride dursun her şey gelsin huzur ve sükun
Sürsün hükmünü senin güzelliğine doysun
Yavaş yavaş erisin sabır taşı sinemde
Kanayan gül aşkıyla yüzünde al al olsun

Seyrine doyulur mu altın oranlı yüzün
Kolay görünür mühim sanılan beylik sözün
Sükût elmas misali ışıldar saçlarında
Gider baharı ömrün tahtını kurar güzün

Muharrem Delibaş

Semra Hanım, iltifatınız için teşekkür ederim. Biraz da şiirin sağını solunu daha da olgun kılacak düşünceler, eleştiriler olsa çok sevineceğim.

“Hapseden güzelliğin Hak’tan eşsiz armağan Haritasın kalbimde Dört mevsim hüzün yağan” Gösterip ahsen gülü Verdin aşk dolu gönlü Tüm kâinatın özü Etrafında dönmekniş Ne istersin ki benden Aklımı sürgün eden Aşka düşürdün neden İşim yanıp sönmekmiş Nişan verip aşığa Girersin bin kılığa Ruh kalıba mı sığa Gönüllü aldanmakmış Başka başka yüzlerde Yüzdürürsün gözlerde Derdim derin sözlerde Her an seni anmakmış Hayrani sözün gömü Boşa geçirdin ömrü Yârin verdiği mührü Kendin sanıp kanmakmış Muharrem Delibaş

Hem şiir hem de düzyazı ( roman, hikaye, tiyatro... vs)alanında başarılı olmuş yerli ve yabancı nice edebiyatçı vardır: Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl, Attila İlhan, Shakespeare, Victor Hugo ....
Kanımca edebiyat yeteneği olan ve bunu değişik kaynaklarla besleyen kişiler edebiyatın her alanında yaş, emek ve ilgilerine bağlı olarak başarılı olurlar.

Semra Hanım, teveccühünüz. Teşekkür ederim.

Ne sıradan ne savruk olsun gizli aşkımız Yaşansın tılsım gibi soldurmadan mahları Cehenneme de çıksa gönlümün haritası Ateş gömleği olsa sen giydir günahları Elde mi düşünmemek, görmek istemek seni Ve giymemek kıskançlık örgülü ak kefeni Geç beni ,mest edersin seni bir an göreni Azrail’siz alırsın bütün şaşkın ruhları Ömürlüktür, senin tek gülümseyen bakışın Diğer âşıklarından kalbimi kıskanışın Gözlerinle kalbime işlediğin nakışın Giydiremez bana sen yaşarken siyahları Gönül mührüm, gözümden gitmezsin bir saniye Mevzum sensin hep mavi kalem, k...

Tasvirli, uzun ve bitmemiş bir cümlenin dizelere bölünmesi çalışmanız zamanla şiir dili ve dizelerini de karşımıza çıkaracaktır umudundayım. Kaleminize sağlık.

Semram07 yazdı: ↑18 Eki 2022, 01.53 Dizeler beni benden aldı sayın hocam çok güzeldi kutlarım saygılar.

Semra Hanım, teveccühünüz. Teşekkürler.

Bir iki bent zayıf kalsa da şiirin genelinde içten ve güçlü bir şiir atmosferi yakalamışsınız. Nazım Hikmet'in bazı şiir sözlerini de kendi kurgunuza katarak hem gerçekçi hem de destansı bir temele oturtmuşsunuz şiirinizi. Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Ayrıca ailece sağlığınız hep iyi olsun.

Gitsin kalbimdeki ağırlık
Hafifletmeye sen gel
Yüce dağ başında esen yel ol
Ciğerlerime İsa Mesih'in nefesi gibi dol
Kıvrımlı bir dere suyunun berraklığında
Güzelliğinle yıka gözlerimi bol bol
Kadim çınarların gölgesinde huzurum
Tedirgin yüzümde içten gülüşüm ol
Sar ruhumu ışığınla kol kol...

Muharrem Delibaş

Yağmur yağıyor gene gözlerime özenip Her an hüzün bulutlarımı ederek takip Sanki olacakmış gözyaşlarıma rakip... Yağmur aynı yağmur; ıslak ve serin. Düşmüş gibi benimle aşkın girdabına Nisan incileriyle süslü şeffaf teniyle İniyor yeryüzüne yüksekleri bırakıp Acıyor sanırsın şu halime bakıp Akıyor işte tüm acılı yüreklere Yağmur yağıyor gene, beni teselli için Bütün sisleri silip süzülerek semalardan Yaklaşıyor ruhuma sanki tüm hüznüyle Ortak olmak istiyor deryalarca derdime Geliyor göklerin sonsuz karanlıklarından Açmaya kilitli yüreğimi Söyle...

Acı ve karamsarlığı gördüğüm bu şiirde bazı sözcüklerin ve dizelerin tekrar düzeni şiiri daha dinç kılacak diye düşündüm. mesela:"tüketilmiş cümleler", "gayelerim benden hayata çalındı", "arsızlanmayan topraklar" Kaleminize ve yüreğinize sağlık.

Naif bir şiir olmuş. Yüreğinize ve kaleminize sağlık.

Halil Bey, teşekkür ederim eleştirisel beğeniniz için. Üçüncü bendi savaş taraflarının konumlarını ve onlarla ilgili bazı tanımlamaları vurgulamak için çok virgüllü yazdım. Şiirde her bendin gücü genellikle aynı olmuyor. Hissettirilen duygu yüklü dizelerin bulunduğu bentler daha etkili oluyor ve düşünce dolu bentler biraz daha etkisiz kalıyor. Tekrar teşekkür ederim.

Dualar etmiştik seninle Ayrılmayalım diye hiçbir halde Yıkmasın demiştim ya hiçbir gaile seni Sıradan üzüntüler, kırgınlıklar vesair Temennim bize, ülkemize dair Bilemezdim ki cancağızım Kapkara leke göklerde Güneşin aydınlığına inat Pençe pençe yüreklerde Bırakmıyor, bırakmıyor Arslanlar, kaplanlar, sırtlanlar Fareler, yemler, safi balıklar Ukrayna, Britanya, Amerikalar Stratejiler, planlar, Rusyalar Bırak bedeni, ruhları tutuşan insanlar Aaah, ah yitik insanlığım benim Beş kuruşa satılık insanlığım benim Açlık, yoksunluk ve nicesi hele Bin as...

Halil Bey, şiirin uzun ve dağınık olması fikrinize katılıyorum. Şiir duygu katılı, düşünce ağırlıklı oldu. Tekrar gözden geçirebilirim. Tamamını okuma zahmetine katlanan size ve diğer arkadaşlara şükranlarımı sunuyorum. Daha güzel şiirlerde buluşmak dileğiyle.