Gibi dizisinin Bilanço isimli 3. sezon 9. bölümü Exxen‘de yayımlandı ve ben de bu yazıda sezonun en başından itibaren devam ettiğim bölüm incelemelerini sürdürmekteyim.
Üçlümüz eskiden beri beraber olduklarını arkadaşlarını evlerinde düzenledikleri bir davet ile Bilanço isminde bir masa oyununu oynamak üzere bir oyun gece tertip ederler. Oyun başlar ve zarlar atılır. Lakin oyundan daha fazla dikkat çeken şey İlkkan’ın hırsı karşısında ortaya çıkan düşük şahsiyetidir. Oyun bozanlık yapar, hakaretler eder. Dahası vaziyet öyle bir hale gelir ki İlkkan oyunu dağıtır.
Bu sırada başından beri yavaş yavaş yükselen bir hesaplaşma arzusu, Yılmaz’ın İlkkan’la alakalı küçük düşürücü bir hatırasını anlatmasıyla alevlenir. İlkkan hiddetiyle etrafına saldırırken bir anda herkes birbiri ile alakalı küçük düşürücü, ayıp ve utanılması gereken hatıralarını anlatmağa başlar. Hatta bir Twitter ortamı oluştu, diyebiliriz; dahası böyle bir göndermenin olduğunu söylemek ilk akla gelen şey oldu. Tabii çok farklı göndermelerde çıkarabilir, çıkarmak isteyen.
Neticede oyunun değil ama oradaki herkesin bilançosu ortaya çıkmış oldu. Burada hepsini tek tek yazmağa lüzum yok ama her birinin zevkle seyredilen hatıralar olduğunu söylemek isterim. Dahası bölüm, Yılmaz’ın inanılmaz bir barbunya mecazıyla bitti.
Fark etmişsinizdir belli bölümler dışında diğer bölümler belli bir standartta oluyor. Bu sezonda karakterlerin, özellikle İlkkan’ın, sadece İlkkan’ın, fazla derinine inilmesi ve sanki farklı bir tavır sergiliyormuş olması artık rahatsız etmesine rağmen Gibi‘ye olan mizaç yönündeki sevgim bölümlerden zevk almamı engellemiyor.
Basit ama teferruatı geniş bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Dahası artık bölümlere puan vermeği lüzumsuz görmekteyim.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Bilanço bölümünü nasıl buldunuz? Sizin en sevdiğiniz sahne hangisiydi? Lütfen fikirlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında paylaşmaktan çekinmeyiniz. Yorumlar kısmında bölüm hakkında tartışalım.
Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza, hususi olarak forumdaki Gibi 3. Sezon En İyi Bölümleri Seçiyoruz serlevhalı anketin olduğu başlığa alanına mutlaka göz atın.
Anlatmağa, yazmağa, vermeği.. Bu kelimeler için şaka deyin lütfen.
Hayır, şaka değil. Okulun öğretmesi gereken bir nüansı ben anlatayım. Misal anlatmak bir fiildir. Anlatma ise o fiilin, işin, hareketin ismidir. Anlatma – a ekiyle araya kaynaştırma ünsüzü olan y girer, anlatmaya olur. Yani anlatmak fiilinin ismine bir yönlendirme olur, o isim de manen bizi fiile götürür. Fakat ben fiile dolaylı yoldan gitmeği tercih etmediğim için direkt olarak fiili muhatap alıyorum. Anlatmak – a gelince k yumuşar ve anlatmağa oluyor. Bu manayı dolandırmadan direkt olarak fiili muhatap alır. Diğerinin yanlış olduğunu söylemiyorum. Lakin tercih meselesi. Harf değişikliğinde ve sonrasında dahi müelliflerin bu şekilde yazdığını görmek mümkün. Konuyu forumumuzda buradaki başlıkta tartışmağa açmıştım.
Merhabalar. Siz bir yazarsınız, kendi yarattığınız Türkçenizle değil, Türk Dil Kurumunun onay gördüğü herkesçe kabul edilen bir Türkçe kullanmalısınız. “Uçmağa gidiyorum” diye bizim köylü teyzelerimiz, amcalarımız cümleler kuruyor. Boş yapmışsınız.
Pardon, sırf Arapça kökenlidir diye bin küsur yıldır kullandığımız ve bu topraklar kadar bizim olan “mesela” kelimesini kovup Ermenice olan “örneğin” kelimesini alan TDK’den mi bahsediyorsunuz? Dahası yanlış anlamışsınız. Benim yarattığım veya uydurduğum bir Türkçem yok. Bahsi geçen kullanımı sebebiyle açıkladım. Boş yapmışsınız, demek yerine neden yanlış olduğunu düşündüğünüzü açıklamanız daha doğru olurdu. Bunun yanlış olduğunu TDK bile söyleyemez. Çünkü doğru. Dahası kusura bakmayın Türkçemizi soysuzlaştırmak maksadıyla kurulmuş ve bu yönde faaliyet göstermiş bir kurumun onayına kalmak bu hayatta en son isteyeceğim şey. Niçin köylü teyzelerimizi küçük gördüğünüzü de anlamış değilim, siz onları belki cahil görüyorsunuzdur ama ben yeri geldiğinde bizlerden çok daha doğru ve temiz bir Türkçe konuştuklarına şahit oldum.
Bölümün aynısını yazmışsın kardeş, bu nasıl inceleme dldsj hepsinin utanılacak şeyler yapmasına rağmen, insanın aslında kaotik bir varlık olduğuna, birbirimizin kuyusunu kazdığımız çok an olduğuna ve buna rağmen aynı masada oturup dünyalarımızı şekillendirdiğine dair bir yorumdu, çok sevgiler, iyi bloglar
Hayır, aynısını yazmadım. Dikkat ederseniz yorumlarda da bulundum. Fakat evet, son zamanlarda bölümler üzerinde fazla duramıyorum. Bundan daha çok sevdiğim şeyse burada sizlerle bölüm hakkında tartışmak. Zannedersem fazla icaz yazıyorum. Bunu sonrakilerde dikkate alacağım. Kesinlikle, lakin sadece oradaki insanlara bakarak geneli yargılayamayız, fakat insanın göründüğü ile olduğunun bir olmadığı… falan. Çok teşekkür ederim.
Cahil olduklarını söylemedim, köy ağızı ile İstanbul ağzı arasında bir fark vardır ve bu farktan bir örnek verdim. Bunun yanlış olup olmaması TDK’nın işi değildir. TDK ile sorununuz var ise bunu onlar ile iletişime geçerek, yanlışın düzeltilmesi için uyarabilir, bilgi verebilirsiniz. Lakin bir “YAZAR” olan sizin, kendi düşüncesi ile belirli, kabul edilmiş Türkçe kelimeleri değiştirerek, içerik yazmasını bulmuyorum. Boş yapmıştınız, hala boş yapıyorsunuz
Ben hiçbir köylünün böyle yazdığını görmedim. Bu arada konuşmadan değil yazıdan bahsediyorum, elbette ben de konuşurken ğ ile telaffuz etmiyorum. Hatta benim konuşmam ile yazmam bambaşkadır. Keşke yazdığım gibi düzgün konuşabilsem. Mükemmel yazdığımı düşünmüyorum ama bir nebze de olsa yazım kendimi tatmin ediyor. Dahası hiçbir uydurma, yanlış, kendi türettiğim bir kelime kullanmadım. Yapmak kelimesine -a eki gelirse k yumuşar ğ olur. Bu yanlış değil. Dahası yazarken fiilin ismi yerine direkt olarak fiili esas almak da yanlış değil. O kadar yanlış değil ki o şekilde yazdığınızda Google ve Microsoft programlarında dahi yanlış olarak altı çizilmez. Teessüf ederim, misal ben sizin söylediklerinizi yanlış görsem dahi boş yaptığınızı düşünmem; mesele Türkçe ise her söz çok kıymetlidir.
Anlatmağa, vermeğe vs bunlar yanlış kullanım değildir. En azından Cumhuriyet dönemi romanlarını okuyanlar bu tabirlerin sıkça kullanıldığını bilirler… Hangi yıldayız bunlara gerek var mı? Böyle bir soru sorabilirsiniz. Ama cevap yine ilk cümle olur. Kısaca beyan etmek istedim.
Desteğiniz için teşekkür ederim. Zannedersem bu tarzı devam ettirmek konusunda bu yüzyılda yalnızım. Gayet mantıklı bir sebebim ve açıklamam olsa da insanlar kendilerine öğretilmeyen ve keşfetmedikleri şeyleri reddetmek hususunda ısrarcı olabiliyorlar.
bilanço diye bi kart oyunu var mı? ben bulamadım, varsa duyan bilen yardım.
Doktor kim? Mersin millet vekimi?