Exxen‘in en iyi içeriklerinden olan Gibi dizisi Ghosting isimli 3. sezon 6. bölümü ile devam ediyor. Bu yazıda detaya çok fazla inilmeyecek olsa da her zamanki gibi spoiler’lı bir şekilde olacak bölüm incelemesi ile karşınızdayım.

Yılmaz kestiği pet şişelere çiçek ekmektedir. Lakin iki yıldır sakladığı ve artık üretilmeyen bir şişenin eşini bulamamaktadır. İlkkan’ın çöpe attığından şüphelenen Yılmaz çıkar ve sokaktaki çöp varillerini karıştırmağa başlar. Ersoy’un balkondan ettiği nasihatlere aldırmadan içinden ancak bir yoğurt kabı bulduğu varilden vazgeçerek diğerine ilişir. Lakin biraz karıştırdıktan sonra bir DVD kutusu bulur.
DVD kapağının üzerinde “Hoşça kal kahpe dünya, son sözlerim, elveda değer bilmezler” şeklinde altında bir büyükleri olan Seyhan Abi’nin imzasını taşıyan bir not yazmaktadır. Bir müddet DVD’yi izlemek veya izlememek arasında münakaşada bulunsalar da seyretmeğe kadar verirler. Lakin bir DVD oynatıcıları yoktur. Oynatıcıyı Sergun isimli bir arkadaşlarından istemeğe giderler. Orada kendisiyle absürt diyaloglar ile mülakatta bulunduktan sonra istediklerini alırlar.
DVD’yi oynattıklarında yaşlı bir adamın tek başına hazırlayamayacağı profesyonellikte bir görüntü ve kurgu dahilinde Seyhan Abi’nin şiir gibi okuduğu intihar sözleri bulunmaktadır. Daha fazla bu görüntülere maruz kalmak istemeyip kapatırlar.
Bir müddet sonra kendisini ziyarete giderler. Meğer vidyoda da ifade ettiği Lale isminde bir kadınla aşk yaşamıştır. Lakin kendisine göre dört beş kat daha zengin olan bu kadın bazı manipüle hareketleri neticesinde Ersoy’un ifade ettiği ghosting hareketini göstermiştir. Ghosting nedir, derseniz, “ansızın terk ediş” şeklinde mana verilebilir.
Dahası, İlkkan oralı olmak istemese de, aralarında verdikleri bir kararla Seyhan Abi’ye bir psikolog götürmek, ondan önce de bu Lale Hanım’a gitmek üzere anlaşırlar. Adresini DVD’deki vidyosunu çeken ve hesabını da sordukları Suat’tan alırlar. Lale Hanım’a gittiklerinde onu yaşlı ama çapkın bir şekilde, hatta yeni bir adam ile sevgili, dahası aynı evi paylaşıyor vaziyette bulurlar. DVD’yi, kendisine verildiğinde onu umursamayıp o çöpe attığını öğreniriz.
Elbette ne deseler bunun kifayetsiz olduğunu fark ederek kalkmak isterler. Bu sırada Yılmaz kullanmak için müsaade alıp lavaboya giderken bitişiğindeki yatak odasında tartı görür ve tartılmak için girer. Daha evvel Sergun’dan da tartı istemiş, lakin detaya lüzum görmediğim bir sebepten dolayı bu arzusunu gerçekleştirememişti. Odadan çıkıp lavaboya girer, şişeyi boşaltır ve kıyafetinin altına saklayarak zati evden çıkaduran Ersoy ve İlkkan’a katılır.
Bu arada biz devamlı Yılmaz’ın çiçek ekmek için kap, şişe ve benzeri eşyaları aradığını, hatta çöpleri karıştırdığını görüyoruz. Bunlardan birinde, çöp varilinin içinde iken, İlkkan, Seyhan Abi’yi görmesi için bir akademisyen kızı getirir, lakin Yılmaz çöpün içindedir ki bu tanışma bahsinde Yılmaz’ın selamı üzerine kız gider. Meğer o Yılmaz’ın eski sevgilisiymiş. Bu kötü vaziyetin Yılmaz’a yakıştıramadığımız bir ayrılık sebebi hatırasını anlattıktan sonra üzerinde durulmaz.
Nihayetinde başka bir psikolog, daha doğrusu okulu devam eden ve henüz ikinci sınıfta bulunan, tanıdıkları bir kızı bulurlar ve Seyhan Abi’nin vidyosunu seyrettirirler. Kızın toyluğu karşısında Yılmaz ve Ersoy’un acımasızca üzerine giderken İlkkan bildiğimiz gibidir. Neticede, en azından, bazı testler elde ederler ve bunları Seyhan Abi’de uygulamak üzere yanına giderler. Lakin bu kalbi kırık ihtiyara testleri yaptırmak zannettikleri kadar kolay olmayacaktır.
Buralarda izlenilip geçiliyor olabilir ama Seyhan Abi’nin melankolik hali, bölümün final sahnesiyle kalplerimizde daha derin yer edebileceğini şimdiden söylemek isterim.
Testlerden de bir şey çıkmayınca Ersoy’un rahmetli babaannesinin Fulya isimli Avrupai bir arkadaşı ile Seyhan Abi’yi tanıştırmak isterler. Kadınla buluştuklarında kendisi ile oturup bir kahve içmeği münasip görür ve yarın bir kafede görüşmek üzere kararlaştırılır.
İrtesi gün kadın kafede uzunca bir müddet bekler. Lakin Seyhan Abi gelmez. Neticesinde daha fazla beklemeğe lüzum görmeyip hesabı ister ve kalkar. Sonraki sahnede bizimkiler Seyhan Abi’ye uğradıklarında onun cesedinin bir ambülansa konulup götürüldüğünü görürler. Gelememesini sebebi meğer bahanelerin en büyüğü imiş.
Seyhan Abi’nin cenaze namazı kılınacağı zaman Yılmaz ileriki tabutta Lale Hanım’ı dua ederken görür. Yanına gider ve onun için fark etmeyeceğini bilse de yanlış tabuttun başında durduğu gibi (gerçekten yanlış tabuttadır) iğneleyici sözlerle konuşur. Burada en dikkat edilen nokta Yılmaz’ın Lale Hanım’ın evinden aldığı şişeyi, onun DVD’yi çöpe atarken oradan aldığı tahminini doğru bilip söyleyerek içerisine ne koyduğunun hesabını sorduğu diyaloglar oluyor.
Defin sırasında Sergun ve Suat, İlkkan ve Ersoy’u da işe dahil ederek rahmetli için çekilen vidyoları bir sanat filmi raddesinde düzenleyerek festivallere katılmanın hesabını yaparlar.
Neticede Ghosting bölümü Yılmaz’ın Seyhan Abi’nin mezarının başında iken, sana Lale Hanım’ı getiremedim ama sana lale getirdim, diyerek çiçeği mezara gömmesi ve bu vedaya fevkalade bir şekilde eşlik eden, yukarıda bağlantısını verdiğim Fedon‘un Aşığınım şarkısı ile son buluyor.

Açık konuşmak gerekirse her Gibi bölümü bana büyük bir haz veriyor. Ghosting bölümü seyrederken de gerek kahkaha atmak, gerek hislenmek, hatta sorgulamak mümkün. Sezonun en iyilerinden olduğunu düşünmüyorum. Hiçbir Gibi bölümünü seyretmekten dolayı pişmanlık hissetmedim ve umumi olarak da beğeniyorum; lakin yine de verdiğim bazı puanlar size çok düşük gelebilir. Daha önceki yazılarda yorumlar kısmındaki tartışmalarda dediğim üzere, zannedersem çitayı çok yükseğe koydum.
Gibi 3. Sezon 7. Bölüm İncelemesi: Teşekkürler
Gibi dizisinin Ghosting bölümüne vereceğim puan “Gibi için izlenir” olacaktır. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Gibi’nin bu 3. sezon 6. bölümünü nasıl buldunuz? Sizi hoşnut eden hangi detaylardı? Lütfen fikirlerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında benimle paylaşmaktan çekinmeyiniz; Elbette bu yazlarda her detaydan bahsedemiyorum, lakin bölüm hakkında her detayıyla konuşmağa devam edelim.
Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza, hususi olarak forumdaki Gibi 3. Sezon En İyi Bölümleri Seçiyoruz serlevhalı anketin olduğu başlığa alanına mutlaka göz atın.
Gibi’yi izlemeye yeni başlasam ve izlediğim ilk bölüm bu olsa ikinci bir bölüm daha muhtemelen izlemezdim.Benim üzüldüğüm nokta ise Gibi’nin ilk 2 sezon havasından çok farklılaşarak uzaklaşması. Yılmaz artık duruma göre sinirli değil, hep sinirli. İlkkan yerine göre saçma şeyler söylemiyor, hep saçma şeyler söylüyor ve kaliteli bir saçmalama bile değil.Bunun yanında artık sorun olan ve çözülmesi gerekli niteliğinde bir olay örgüsündeymiş gibi gösterme isteği hala var fakat mevzuları izlemesi keyif vermiyor, olayı benimsetmiyor.Bu bölümde bence gibi dizisine en uygun replik “Sıcak suya kola damlattım.” dı mesela. Veya Yılmazın o şişeyi alıp çalması da hafif tebessüm ettirdi. Son zamanlarda izleyicinin de “Ben çok bilgeyim bak aslında buna gönderme yapmış, anlarım ben tabi ya, aşırı keyifli..” havasını da anlamış değilim ya neyse herkesin kendi zevki diyip saygı duymak lazım…3. Sezonda ne yazık ki hiçbir bölümden keyif almamakla beraber hemen bölümlerin bitmesini bekledim.Ben biraz da bazen çok detaylı, manalı denemeler yerine basit komediye gülünmesi taraftarıyım belki. Keyif almak için izlediğim, vaktimi ve diğer platformlara kıyasla daha fazla para ayırdığım bir işten de bir tüketici olarak bunu bekliyorum.Umarım (eğer gelirse) 4. sezon izlenilebilir olur. Bu sezondan olan ümidim de bitti.
Aslında dediklerinize bir nebze katılıyorum. Şu an kadar sadece birkaç bölüm evvelki sezonların ruhunu iyi yansıtıyordu. Dediklerinize göre sadece Ersoy kendisini bozmadı zannedersem. 🙂 Lakin bilemiyorum, belki fazla Gibi hayranı olduğumdan, ben yine de zevk alıyorum. Evet, kesinlikle önceki sezonlardan farklı bir şekilde ilerliyor, yeni bir şeyler deniyorlar, lakin evet, seyirci bu bölümle veya 3. sezonla diziye başlarsa Gibi hakkındaki düşünceleri bizden çok farklı olabilir. Zaten, büyük ihtimalle, 2 bölüm daha yayımlanacak.
Belki ilk 2 sezona göre 3. Sezonu begenmeyen olabilir, ama bana göre gayet başarılı yine de. Kendine has bir absürt mizahı var. Ben son bölümde izledikleri video da çalan müzigi çok begendim, o müzigi vulmak isterdim. Bu arada ersoyun giydigi ilk tişört te ise kürtçe küfür yazıyordu gibi geldi bana 🙂
Katılıyorum. O müzik de piyasada bulunmayan, belki telifsiz veya bulunması zor yahut kendilerinin yaptırdığı bir müzik olabilir. Shazam’da aratınca bulamadım. İlk tişörtünün üzerininde “delyarth” yazıyor. Hintçe dely arth, “günlük dünya” demek, lakin bu sonuç şaibeliydi. Bilemiyorum, araştırmalarım sonucunda başka bir şey bulamadım. 🙂
İlk tişört olarak aklımda kaldı ama tenno diye yazıyordu. Belkide ben çok farklı bir açıdan baktım 😊