Exxen’de üçüncü sezonuyla aktif devam etmekte bulunan Gibi dizinin Mazbut Bir Hayat, Sağlam Bir Ahlak, Bol Bol Sevgi isimli 3. sezon 5. bölümü yayımlandı ve bende beldemizde inceleme yazılarına devam ediyorum. Her zaman çok detaya inilmese de hikayesi üzerinden anlatıldığı için spoiler içerecektir.
Yılmaz ve Ersoy koli koli parçalarını taşıdıkları bir yemek masasını kan ter içinde dairelerine çıkarmışlardır. Lakin kutuları açtıklarında her bir odun parçasının ayrı ayrı monte edilmesi gerekecek şekilde çıkmıştır ve üstelik bir kurulum rehberi de yoktur. Bu masa yarın verecekleri bir yemek daveti için gereklidir ve bu sebeple vakitleri dardır.
Ersoy’la Yılmaz perişan halde iken takım elbiseli bir şekilde içeri giren İlkkan adeta bir amir gibi onların masayı kurmaları için sert bir üsluplar emirler yığdırır. Ersoy’un yer yer çileden çıkması ve Yılmaz’ın fazla sakin kalması, etrafa dikkat edilmediğinde, göze çarpan ilk tuhaflıktır. Çünkü etrafa bakarsanız hem İlkkan’ın pantolonunun paçasından, hem dairenin mobilyalarından, hem de sonradan göreceğimiz şekilde Yılmaz ve Ersoy’un giydiklerinden falan 80’ler devrinde bulunulduğunu görürsünüz. Bölümün sonlarına gelmeden bunun bir alternatif gerçeklik veya benzeri bir hal olduğunu düşündüm. Elbette finalindeki bahis de aklıma geldi, fakat bu kadar basit tutacaklarını düşünmek istemedim.
Diğer yandan Yılmaz ile Ersoy yemek için dışarı çıkmak istediklerinde mevcut paralarıyla tost falan yemek üzere anlaşarak giderler, lakin lüks bir restoranda yerler. Üstelik Yılmaz o kadar büyük ve ehemmiyeti olan biridir ki herkes hayrandır; dahası yemeği ikram olarak teklif ederler ve ondan para almazlar. Eve geldiklerinde bu defa tam tersi İlkkan perişan haldedir.
Sonrasında bir ara kapı çalar ve Yılmaz’ın karşısına annesinin öldüğünü söylediği babası çıkar. Pek sorgulanmaz ve kabul edilerek içeri alınır. Devamlı söylenen bu adam Ersoy’a kafayı takarken İlkkan adama gösterdiği dalkavukluk ile beğenisini kazanır.
Başka bir tuhaflık da masayı kurarlarkenki sahnelerdir. Zira kurmak aşamasında farklı, kaldırıp düzelttiklerinde ise farklı şekilde bulunur. Hatta bayağı mübalağa edilerek ve öylesine yapılıyormuş zannını verecek kadar da ileri gider. Bir de Ersoy’un devamlı üstünü çıkartıp çıplak dolaştığı anlar da dikkat çekebilmektedir. Zira birincisi ihtiyaçtan olsa da diğerlerinin ilkinde Yılmaz’ın vücuduyla alakalı söylediği iltifattan kaynaklandığı malumumuz.
İfade ettiğim gibi Yılmaz çok kıymetli biridir, birçok şeyden vazgeçerek insanlara, hatta insanlığa büyük fayda sağlayan bir şahıstır. Ersoy’un İlkkan’a karşı devamlı Yılmaz’ı öne çıkarmak arzusu da dikkate şayan ve bunun devam ön planda olması gereken İlkkan’ı nasıl kızdırdığını görmek de öyle. İkili arasında cereyan hiç eksik olmaz.
Yılmaz’ın konferans ve röportajlar vermesi ise ehemmiyetinin cabası. Yani dendiği üzere mazbut bir hayat, sağlam bir ahlak, bol bol sevgi ile yaşamaktadır. Lakin bölümde onun ne iş yaptığı belirtilmemiş. Bazıları bunu sorabilir; meraka lüzum yok, zira senaryo icabıdır. Sorsanız Feyyaz Yiğit bile söyleyemez.
Neticede bunların bir rüya olduğu, rüya olduğunun anlaşılması için çekilen sahneler eşliğinde açığa çıkar. Fakat bunun Eğitimci Ümran Abla’nın rüyası olması ise başka bir absürtlüktü. Gerçi İlkkan’a ait bazı hatıraların hususi olarak rüyada yer almasıyla da açık veriyordu bu vaziyet.
Ümran Abla’nın rüyasını bizimkilere çay eşliğinde bahçede anlattığı sırası Ersoy’dan hiç bahsetmemesi ve Ersoy’un rüyada olup olmadığını sorduğundan Ersoy’un çıplaklığını dile getirmemek için onun olmadığını söyleyerek sert çıkışması komikti.
Ayrıca mutlaka eklemem lazım: Exxen’e bu defa reklamlı bir şekilde üye oldum. Dahası şunu söyleyebilirim ki YouTube görse tövbe eder. Lakin az veya çok, para ile üye olunan bir sitede reklam görmek pek can sıkıcı; dahası yakışmayan bir muamele. Gerçi giriş yapmadan gösterilen eser sayfalarındaki fragmanlarda bile reklam gösteren bir içerik platformundan bahsediyoruz. Üstelik sahip olduğu içeriğe bakmadan hatta reklamlı paketinin fiyatı ile Disney Plus’tan, Amazon Prime’dan vs. çok daha fazla ve Netflix ile yarışıyor oluşu da çok garip. Eminim ki Türkiye’deki herkesin düşündüğü gibi muadillerinin nezdinde parasını hakketmiyor. Bence Exxen sadece Gibi dizisi için bir paket çıkartmalı. Aylık 30 lira verelim, sadece onu -reklamsız- izleyelim.
Bu dediklerim Exxen’i yermek için değildi, aksine onu destekliyor, çok daha yükseklerde görmek istiyorum. Lakin klasik televizyonculuk anlayışı ile gitmemeliler. Kıyaslarsak TV8 daha fazla kazandırıyordur onlara. Pastadan pay almaları için daha açık olmalı ve muadillerine bakmaları lazım.
Gibi 3. Sezon 6. Bölüm İncelemesi: Ghosting
Bölüme gelecek olursak Mazbut Bir Hayat, Sağlam Bir Ahlak, Bol Bol Sevgi isimli 5. bölümü pek tekrar seyretmek isteyeceğim bir raddede değildi. Sıralama olarak belki sezonda bile hadde uğratmayarak en sona eklemek yerinde olacaktır.
Mazbut Bir Hayat, Sağlam Bir Ahlak, Bol Bol Sevgi bölümüne puan olarak ise “bu gibi gibi mi” diyorum. “Gibi bu, bu Gibi!” diyen çıkmasın lütfen.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Sizler 3. sezonun bu 5. bölümünü nasıl buldunuz? Sizce bölüm olsun torba dolsun misali mi çekildi? Lütfen düşüncelerinizi aşağıdaki yorumlar kısmında paylaşmaktan çekinmeyiniz. Yorumlarda bölüm hakkında tartışmağa devam edelim.
Daha fazlası için sitemize ve yine kültür sanat, fikir ve edebiyat ile alakalı paylaşım ve tartışmaların yapıldığı forumumuza, hususi olarak forumdaki Gibi 3. Sezon En İyi Bölümleri Seçiyoruz serlevhalı anketin olduğu başlığa alanına mutlaka göz atın.
3. sezon 5. bölümü olan Mazbut Bir Hayat, Sağlam Bir Ahlak, Bol Bol Sevgi bölümünün sonunda çalan şarkı Ceren Kara isimli sanatçıdan Kimseye Etmem Şikayet isimli parçadır.
bölümde o kadar detay vardı ki laf olsun torba dolsun değil yazılan en zekice bölümdü
ümran karakterinin yılmaz olması aslında babasının ona kötü davranması ferdanın onla dalga geçmesi ama gerçek hayatta ferda ve babasından iyi bahseder öğrencilerinden takdir görmek istemesi eve gelen eğitimci ustayı beğenmesi aşırı detaylı ve güzel bir bölümdü
Evet, yazıda çok detaya inmedim ama tespitiniz çok iyi. Her bölümde bu tarz ince detaylar ziyadesiyle var ve üzerinde durduğunda memnun ediyor. Lakin “en” zekice olanı mı, bilmiyorum. Tabii diğer yandan İlkkan’a karşı tavrını da net olarak ifade ediyor rüyası. Güzel, rüyası aslında onların mecazi olarak muhayyilesindeki hallerini yansıtıyor. Bu yönden ele alındığında hoş. Lakin yine de nedense gerilerde tutuyorum bölümü. Elbette bölümler arası bir rekabet söz konusu değil. Fakat belki çitayı o kadar yukarı taşıdım ki yeni bölümlere o gözle bakıyorum. Biraz yumuşatmalı. Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Bölümde anlayamadığım birçok detay vardı. Mesela havlayan köpekler neyi temsil ediyordu? Benim aklıma Yılmaz’ın ikinci sezonda anlattığı, rüyasında gördüğü siyah tazı geldi. Masa bir metafor muydu yoksa bir rüya saçmalığı mıydı? Detaylıca incelemek lazım fakat harcanan süreye değer mi bileme (: Bence de diğer bölülere nazaran vasat bir bölümdü. Her sezon 1-2 tane oluyor.
Havlayan köpekler Ümran Abla’nın aşırı köpek sevgisinden ileri geliyor; gözden kaçırmış olabilirsiniz, sonunda Yılmaz “demek köpekleri çok seviyorsun” gibi bir ifade kullanmıştı ona. Bu biraz şiir gibi, bulmak istenildiğinde illa mecaz (metafor) bulunur; masa bana rüya saçmalığı gibi geldi. 😀 Bir de bunun bir rüya olduğu Yılmaz’ın İlkkan’a “kuki” diye hitap edişinden de belli oluyordu; çünkü Yılmaz hiçbir zaman insan içinde öyle bir şey demezdi. Nedense bir şey rüyadır diye bitirildiğinde bana ehemmiyetsiz geliyor. Fakat yine de her zamanki gibi Gibi’yi seyretmek iyi veya kötü olsun zevkli.
Bolumde kopekten korkan aslinda Ersoy, Ersoy da bana kalirsa Umran’in bastirmaya calistigi id egosunu simgeliyor. Surekli olarak kakam var, aciktim diyerek diledigini diledigi zamanda soyleyen ve bu sirada Ilkkan ya da Umran’in babasi tarafindan susturulmaya, uzerinde otoriter baski kurulmaya calisilan bir karakter. Umran da yuksek ihtimalle su an kopeklerden eskisi kadar olmasa da hala korkuyor ve bunu belirtmek istemedigi icin ruyasini anlatirken de yine kopekleri seviyormus gibi bahsediyor, tipki babasindan iyi bahsetmesi vs. gibi. Dizideki esyalardan 80li donemlerde oldugu yonundeki analiziniz ve dizinin 1. sezon 1. bolumunden beri evde ayni esyalarin oldugu gercegi birlikte degerlendirildiginde birazcik daha kapsamli bir analiz yapmaniz gerektigi ortada.
Çok doğru; id, ego ve süperego babında üçlüyü sınıflandırmak mümkün görünüyor. Dahası Ümran Abla’dan beklenir. Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Nedense bu bölüm üzerinde diğerlerinde olduğu gibi duramadım veya istemedim. Lakin baktığımda fazla icaz bir inceleme ortaya çıkmış. Fakat yorumlar kısmında bölüm hakkında tartışmak ve fikir alışverişi yapmak ile esasında benim için analiz sizlerin vasıtası ile devam ediyor. Diğer yazılarıma da beklerim; tavsiyenizi aklımda tutacak ve diğerlerinde daha aheste duracağım.
Kaç bölümdür İlkkan’a saydırıyordum. Bu bölümde tek eksik biri temiz bir dövseydi içim rahatlayacaktı. Çok iyi bir sonla bitirdiler. Yeniden izlenesi bir bölüm kesinlikle.
İlkkan’a karşı ben de aynen öyleyim. Şayet rüya olduğunu anlayınca sakinleştim. Tekrar belki bir müddet sonra izlenir ama mesela şu an bir bölümü tekrar seyretmek istediğimde bu bölümü izler miydim, ihtimali düşük. Fakat dediğim gibi her bölümün ayrı zevki var.
Bence bölümde masa 6 lı masayı temsil ediyo feyyaz yiğit bölümü açık uçlu bırakmış siyasetle ilgili bi bölüm olduğunu sezdim tavırlar ve konuşma şekilleri çok derin anlamak için bölümü 3 5 kez izlemek lazım masa sürekli bozulup farklı şekilde önümüze sunuluyo buda yine 6 lı masaya bi gönderme olabilir ilkkan nın hal ve hareketleri otoriter davranışları malum kişiye benziyo baba derayını tam anlamadım bölüm sonu çalan şarkı milleti anlatıyo olabilir bölüm fazla param yok dediği halde lüks restoranda yemek yemeleri sarayla veya devletin boş para harcamasına bi gönderme olabilir ve yine mekanda hiç bişe yapmamalarına rağmen poh poh lanmaları millete bi gönderme olabilir ersoyun sürekli vücüdünü göstermesi sürekli kakasının gelmesi kesin bişe vardır onuda çözemedim belki baba detayı ve bu kadar iyi karşılnaması dış politikayla ilgili olabilir mobilya tamircisi bende bi öğretmenim diyodu galiba ama tamircilik yapıyodu buda atanma sorunu vb şeyler olabilir yılmazın dışarda gördüğü arkadaşları onu öğütlemeye çalışıp yolunu değiştirmeye çalışıyodu ama ilkkan olaya müdahale edip konuşturmuyodu buda yine malum kişi göndermesi olabilir belki dediklerim size saçma gelebilir ama bunları çıkardım bu bölümden varsa eklemek istedikleriz aşağıya yazabilirsiniz
Bu bölüm zannedersem bir şiir gibi olmuş. Düşünüldüğünde çok farklı manalar vermek mümkün oluyor diğer yorumlarda da gördüğüm kadarıyla. Bence dedikleriniz saçma değil, gayet çıkarılabilir şeyler. Bu bölüm hakkında fazla detaya inmedim diye üzülüyordum, fazla icaz yazmışım; lakin gelen yorumlar ile derinleşmek memnun etti. Gerçi her zaman yorumlarda beklediğim şey budur. Dönecek olursam siyaset üzerinden bir teşbihin yapılması yerinde. Dedikleriniz bana mantıklı geldi. Kıymetli iştirakiniz için teşekkür ederim.
Bence gelmiş geçmiş en iyi “gibi” bölümüydü. Efsaneydi hatta. Kült olur bu bölüm.. 45 dakika boyunca ne zaman bir şeyler olacak diye beklediğin, hiçbir anlam veremediğin bu ne lan b.k gibi olmuş dediğin. Ama finali gördükten sonra o 45 dakikanın üstüne saatlerce sıkılmadan keyifle kafa yorduğun her dakikasında kendi hayal dünyanda bir şeyler keşfettiğin, her farkettiğin ayrıntıda ayrı bir tebessüm ettiğin, aziz kedi ve Feyyaz yiğit’in dünya standardında bir sanat icra ettiği bölümdür. 3*5.. Ödül bile alabilir., almalı da bence. Varsa bunun bir mecrası oraya başvuru yapabilirler de.. Bu bölümden şimdilik benim çıkarttığım anlamlar. “Ersoy” ümran ablanın kendisi. İlkkan annesi. Yılmaz ise büyükannesi. Yılmaz’ın babası rolünde ki adam da dedesi. Babası yok ayrılmışlar ya da ölmüş.. Ev ümran ablanın selanik göçmeni olan dedelerinden büyükannesine kalma. Dedesi ise hiçbirşey yapmayıp hep eleştiren, hiç beğenmeyen biri. ve ümran abla genç kızlığı döneminde Ne giydiği ne yediği ne içtiği nasıl oturup kalkması konusunda dedesinden çok çekmiş. (aslında bu durum ülkemizde kız çocuklarının genel olarak yaşadığı durum, he etik mi? Değil mi? Orasını bilemem. O tartışılır. Ben ne çok baskıcı olup ne de çok rahat bırakan, empati kurup evladını anlayabilen doğruyu yanlışı kızarak bağırarak değilde konuşarak yılmadan anlatarak bazen tatlı bazen sert olan bi kafadayım) Ümran ablanın en iyi arkadaşı, kafa dengi, büyük saygı ve sevgi duyduğu kişi, rol modeli ise büyükannesi. Muhtemelen o da öğretmendi. Ümran abla o sebepten öğretmenliği seçti.. İlaç sahnesinden anlaşılıyor büyükannesi olduğu.. İlkkan (yani annesi) ise sürekli didiştiği, otoriter, baskıcı, kayınpederinden çok korkan, evde kaynanası ve kızı üzerinde baskı kurmaya çalışan benim sözüm geçer benden habersiz birşey yapamazsınız ben ne dersem o diyen ama kayınpederi gelince süt dökmüş kediye dönen. Yalaka dalkavuğun önde gideni. Yine en kötü rolü ilkkan’a vermişler bu bölümde.. Yoruldum. Konuşmak daha kolay. Ama etrafımda oturupta bu bölümü konuşabileceğim bir kişi bile yok. Benden bu kadar..
Evet, bu yöndeki teşbihler de mümkün olabilir. Evvelce dediğim gibi farklı manalar vermek ve yormak mümkün. Belki masa da bir türlü gerçekleşmeyen hayalleri temsil ediyordu. Belki bu başkasının hayalleridir ama o yapmak mecburiyetindedir… Sizin dediğinize göre eğer Ersoy’u kendisi yerine koymuşsa bilinçaltı, o yorgunluğu anlamak bu bapta mümkün. O Belde’de (kısaca belde, beldemiz vs. deriz) zaten dışarıda kendimiz gibileri bulamadığımız için sığındığımız bir yer olarak barınırız. Bir melaz-i hülya, yani hayal sığınağıdır bizim için. Belki kaydolup forumumuza da iştirak edersiniz. Daha çok edebi bir teksif söz konusu olsa da bunu hususi olarak sinema-tv üzerine yaymağa çalışıyorum. Yorumunuz için teşekkürler.
hayır rüyasında Yılmaz kendisiydi.Rüyasında plaket aldığı kısımda durdurursanız plakette yılın en iyi öğretmeni yazıyor, aynı sahnede yarım saniyeliğine Yılmaz Ümran Ablanın saçları gözlüğü ve giysisiyle beliriyor,bu yarım saniyelik sahne zaten bunu tam olarak betimlemek için kullanılmış.Yani hep duymak istediği “en iyi öğretmen” sıfatını da diğer ilişkilerde duymak istediğini de (Feraye’den duydukları gibi) Yılmaz üstünden dışavuruyor rüyasında. Ersoy ise ya zamanında sevdiği bir adam ya da Ümran ablamız Ersoy’a bir şeyler besliyor:) Çünkü rüyanda beni de gördün mü sorusuna suçlu bir psikolojiyle çok kızmıştı.
Ben teşekkür ederim. Kaydolucam en müsait vakitte
inanılmaz bir bölümdü, altından bi milyon farklı anlam çıkarılabilir. ben ilkkan’ın süperego, ümran teyzenin saygı gördüğü otoriter olduğu öğretmenlik yılları; ersoy’un id, ümran teyzenin nefret ettiği yaşlılık yılları ve insanın içinde yatan hayvansı dürtüler (o yüzden bölüm sonunda ersoyu azarlıyor ayrıca bastırdığı cinselliği ersoyda gördüğünü de gördük bundan çekinmiş olmalı); yılmazın da egoyu yani direkt ümran teyzeyi temsil ettiği mentalitenin yansıtıldığını düşünüyorum. masa da aslen istediği meslek ve hayallerdir ama bir türlü yapılamamıştır diye yorumladım, söverek kutuları yıkması da hayallerden vazgeçişi oluyor. yılmazın dışarıda hep saygı görmesi ve yanında hayran hayran bakan ersoyun olması da o dönemlere olan özlemi olsa gerek
Mümkün. Tam sürrealist bir bölüm olmuş diyebiliriz.
ilk defa bir bölümü ikinci defa daha iyi anlamak için izliyorum ve ilk defa böylesine kıymetli bir forum sayfasını araştırıp bulmak ve bişiyler yazma hissi uyandıran harikulade bir bölüm olduğunu düşünüyorum. açıkçası bende bazen Gibi dizisi hakkında birileriyle konuşmak istiyorum çünkü çok büyük bir yapım.
Bu bölüme gelecek olursak herkes harika tespitlerde bulunmuş ve bana da çok mantıklı gelen yerler oldu. açıkçası ben bu bölümde türkiye durumunu özetlemiş olarak yorumluyorum. politik olduğu aşikar bence. Masa inanılmaz güzel bir metafor olmuş . tartışmalarda kim birini desteklerse desteklenen kişinin destekleyene tepki göstermesi de çok manidar. id ego süper ego konularında da hemfikirim arkadaşlarla. Genel olarak bence de çok iyi bir bölüm hatta çıtayı daha da yükselten bir bölüm olmuş.
O yönden düşününce siyasi bir sahada incelenmesi daha münasip geliyor. Hatırlarsanız rüyanın sona doğru gittiği sahnelerin birinde İlkkan, Yılmaz’ın babasını kapının görünmeyen kısmından Ersoy hakkında dolduruyordu, bu ara ikisi birbirine sert bir şekilde bakıyor idi. Bu bapta değerlendirdiğimizde çok mantıklı. hem yorumunuz hem beldemiz hakkındaki iltifatınıza teşekkür ederim.
Bu bölüm izlediğim en iyi Gibi bölümüydü. İnanılmaz ince işlenmiş ve bunların tamamını bölümün sonunda Ümran Ablanın rüyası olduğunu anlayıp rüyasında kendini Yılmaz olarak gördüğünü farkettiğinizde anlıyorsunuz. Rüyasının bir kısmında Yılmaz elinde “yılın en iyi öğretmeni” plaketi tutuyor ve bir yarım saniyeliğine Yılmaz Ümran Ablanın saçı gözlüğü ve giysisiyle beliriyor. Rüyasının bir kısmında ortaya çıkan televizyonda “emekli maaşlarına gelen inanılmaz zamlar” kısmı bile muazzamdı, bu da aynı şekilde emekli olan öğretmen Ümran’ın isteğinin bir yansıması. Yılmaz’ın bir sahnede Ümran ablanın ipli gözlüğünü takmasından ve Ersoy’un sana hiç yakışmıyor diye gözlüğü çıkarışı, bir sahnede dışarıda otururken Ersoy’un Yılmaz’ın elinden tansiyon haplarını alıp yere atması ve orta yaş bile 50-70 arası artık sen çok genç ve güzelsin tesellisi… Tamamında Yılmaz yerine Ümran oturtulduğunda inanılmaz bi şekilde tüm taşlar yerine oturuyor. Daha sayamadığım bir çok ayrıntı da mevcut.
Aslında düşününce hem Yılmaz, hem İlkkan, hem de Ersoy, her biri Ümran Abla’yi temsil ediyor olabilir. Zira İlkkan kapının yanından Ersoy’un çıplak şov yaptığı sahnelerde Yılmaz’ın babasını onları fişfişlerken “yoksa benim sizden ne kadar korktuğumu biliyorsunuz” gibi bir şey diyor. Evet, evet üçü de Ümran Abla. Bu bapta baktığımızda da yorumlarda bahsi geçen id, ego ve süper ego felsefesine büründüğü söylenebilir; üçlü arasındaki diyaloglar da bunu doğrulayabilir. Bunun yanında yine dendiği gibi siyasi bir mecaz da kullanılıyor. Rüya diyelim geçelim diyor insan ama işte.
Tabii Ümran Abla’nın bizimkiler için beslediği hisleri de görmek mümkün. Burada da sadece Yılmaz’ın kendisi olduğunu görüyoruz.
Tam da şuan bu konu hakkında düşünüp aydınlanmıştım. Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi id ego ve süperego üzerine böyle karmaşık bir senaryo kurgulayacak kadar zeki ve entelektüel insanlar, kesinlikle beklerim bunu ve bu şekilde düşününce her karakter ve tavırları öyle anlam kazanıyor ki..
id, ego ve süperegoyu işlediklerinin somut kanıtı ersoyun(id) süperegoya(ilkkan) gülerek bakıp “çökeceksin yakında kurtulucaz senden” dediği an, izlerken ne kel alaka lan bu? demiştim, çoğumuz da aynı şeyi demişimizdir:)
Yılmaz’ın Ümran’ın elbiselerini giydiği sahne artık her şeyle rüya olduğunun farkına varılabileceği yerde gözüküyor, elinde ödülü tutarken. Ersoy’la da sevgiliymiş gibi gösterilen sahneler var. Her şeyden biraz olsun tarzı olmuş biraz.
Benim rüyaların saçmalık seviyesi …
aksine benim ilk sıraya koyacağım bölümlerden. ekşişeylerdeki analize göz atarsanız en kapsamlı bölümlerden biri olduğunu anlarsınız
Evet. Burada yorumlar tartıştığımız üzere fazlaca mecaz içeren bir bölümdü. İlk sırayı mı alır bilemedim.